ASHÂB-I KİRÂM’DAN BOYU EN UZUN OLAN ZÂT
Hazret-i Enes (r.a.) şöyle anlatmıştır: “Ensâr’dan yirmi genç dâima Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin yanında bulunur, ona hizmet ederlerdi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), bir iş olduğu zaman o işi yapması için onlardan birini veya birkaçını gönderirdi.” Bu zâtlardan birisi de Kays bin Sa‘d bin Ubâde (r.a.) Hazretleridir. Hazret-i Enes (r.a.), onun hakkında şöyle demiştir: “Kays bin Sa‘d’ın, Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin yanındaki mertebesi, emîrin yanındaki zaptiye âmirinin mertebesi gibiydi.” Kays (r.a.), çok uzun boylu idi. Anlatıldığına göre uzun boylu bir adam, onun yanında durduğu zaman boyu ancak beli hizasına kadar gelirdi. Hz. Muâviye (r.a.), onun şalvarını Bizans hükümdarına göndermiş ve ona, “Sizde bu şalvarı giyebilecek uzunlukta bir adam var mı?” diye sormuş. Bizans hükümdarı da bunu görünce çok hayrette kalmıştı. Kays Hazretleri, cömert, methe lâyık, görüşlerinde isabetli ve dehâ sahibi bir zât idi. Kays Hazretleri, Hazret-i Muâviye’nin (r.a.) hilâfetinin son zamanlarında Medîne-i Münevvere’de vefat etmiştir.
Platon'a sormuşlar: "İnsanların sizi en çok şaşırtan davranışı nedir?" Platon sıralamış: "Çocukluktan sıkılır ve büyümek isterler. Ne var ki büyüyünce çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler. Sonuçta, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar ancak hiç yaşamamış gibi ölürler."
Reklam
Anılar 2
Birgün dershanedeyim hergün dershanedeyim ama neyse dert depresif ben arkadaşlarla da aramız bozuk oturdum ve ben dertlendiğimde kağıt kalem alır içimi dökerim ama ben bu sefer o kadar yaratıcı bir şekilde hakaret ediyorum ki neyse ben bu kağıdı kimse görmesin diye yırtıp atıcam ben bunu gittim yırtım benim bir tane hocam gidip o kagıdı çöpten aldı ben şok amk hocam dedim neden aldınız birleştirip okucam dedi sıçtık yani neyse bu okumuş yanında bir hocada var ben o an yalana bismillahirrahmanirrahim dedim hocam dedim o benim değil benimki cebinde kalmış 1 hafta atikeden iletişim kurmadık ama çok yaratıcıydım ya
İçimde çok derin bir kabulleniş var.
Olacağı varsa olur ve nasıl olduğunu bile anlamazsın. Zorlamanın hiçbir anlamı yok.
Tabut
(Hece Öykü, Cumali Celayir) “Tabutun içi sıcaktır, yanına geleyim mi?” “Korkmayacaksan gel,” dedi tabutta yatan Papatya. Birkaç kez öksürdü, tabutun kapağını diziyle hafifçe kaldırdı. “Ölü kokuyor bu tabut.” Lut’un ne yaptığını görmeye çalıştı aralıktan. “Yan tarafımda bir karartı var, sanırım kan lekesi. Kaza sonucu ölen birini bu tabuta koymuşlar herhalde.” Soğuktan titreye titreye naftalin ve toz kokan battaniyeye sarılı yatan Lut doğruldu, “Kan lekesi mi?” diye sorar sormaz ayaklandı, battaniyeye omuzlarına atarak tabutun başına gitti. Papatya kapağı kapatmış, sesini kesmişti. Kız kardeşinin komiklik olsun diye ansızın tabutun kapağını tekmeleyip içinden çıkacağını düşünerek bir süre bekledi. Düşündüğü şey çok saçmaydı, ıssız ve terk edilmiş bir köyde kış günü esir kalmışlardı, hava soğuktu, açlardı; böyle bir durumda Papatya komiklik yapmazdı.
GÜLÜŞ SENFONİSİ
Kalbim sus artık sus, Düşmanım gibi yakamdasın, Ama niyeyse dost... Kalbim canıma okudun, Yeter ki sus... Bana düşman mısın yoksa en aziz dost mu? Bir şeye inat ettim mi durmuyorsun adam akıllı.
Reklam
RABBİMİZ! Sana devamlı ve büyüklüğüne lâyık bir hamdle hamd olsun. Günümüzü ömrümüzü hayırlı bereketli kıl. Yerde ve gökte Sana itâat edenlere merhamet eyle. Ey kerîm olan! Lütuf ve keremin hürmetine bütün günahlarımızı, hata ve kusurlarımızı affeyle. Yaptığımız zulüm ve haksızlıklar sebebiyle olan kul borçlarından bizi kurtar. Kereminle
Güne Ceza Hukuku ile başlamak...
İnsanlar, insanca yaşamayı beceremedikleri için bir ton kanun ve kural var. Oysa hayvanlar kanunsuz ve kuralsız çok insanca yaşıyorlar.
Günaydınlar
Renkleri var dünyanın, insanın renkleri, sevdiği sevmediği bir çok duygusu, gecenin rengidir siyah, matemdir dinginlik en çokta yalnızlık..
"Yola gelmiştim. Yolun kendisi olmaya da hazırdım. Lakin o, ona doğru geldiğimi görmekten kaçıyor. Yola çıkmaya ise imtina dahi etmiyordu. Olsun varsındı. Ben ona açılmıştım. O ise öyle bir reddetmişti ki çok sertti, çok feciydi, çok fazla can yakıcıydı. Bunu başka bir insan kaldırabilir miydi bilmiyorum. Elbette ben de paramparça olmuştum. Çok üzülmüştüm. Hala da öyleyim gerçi. Lakin bu acıyla yaşamımı sürdürüyorum. Çünkü eskisi gibi şikayet eden, yerinen birisi değilim. Olanı olduğu gibi kabul ediyorum. Ne kadar üzülsem de profesyonel bir şekilde işimi yapmayı sürdürüyorum. Üzerinde uğraş verdiğim kişisel projelere devam ediyorum. İnsanlarla sohbeti sürdürüyorum. Bazen ne olduğunu soruyorlar. Onlara bir şey var diyorum. Lakin anlatılır gibi değil. Duygularım konuşuyor. Dilim susuyor. Ben yaşıyorum. Onlar izliyor. Uyum sağlıyorum elbette. Kimsenin şikayeti yok. Lakin böyle yaşamak da güç ve ben de epey bir zamandır güçlüyüm biliyorum." (Martin'den)
Reklam
Bach'ın hüzünlü hayat öyküsünü ve sanatını hatırlattı
“Piyano çalmayı çok isterdim,” dedi donuk bir sesle. “Şimdi piyanoya oturur, kelimelerle ifade etmekte güçlük çektiğim bütün duygularımı, acılarımı tuşlara dökerdim. Bazen şiddetli, bazen yavaş basardım onlara. Kim bilir ne ince ayrıntıları vardır o dokunuşların? Kelimeleri daha önce öyle kötü yerlerde kullanıyoruz ki, kirletir diye korkuyoruz duygularımıza dokunursa. Seslerin başka türlü bir dokunulmazlığı var.”
Tutunamayanlar
Tutunamayanlar
Oğuz Atay
Oğuz Atay
Admin sıra dayağı çekmiş gibi bi' hâliniz var, bu sükûnet çok komik.. :)
Gebermek ve ağlamak
Gebermek ve ağlamak Geberiyorum ağlıyorum kendimi parçalıyorum mümkün mertebe hissettiklerimi aktaracağım satırlara ve umarım beni tanıyan biri okumaz bu yazdıklarımı çünkü duygularımı tanıdığım kimsenin bilmesini istemem, neyse bana ne ya biliyorsa bilsin Allah’tan saklamadığımı ondan mı saklayacağım Gerçek duygular 18 nisan 2024 Bir garip
şükür konulu,
Çok küçük bir araştırma sonucu öğrendim ki Kur'an-ı kerim'de 'şükür' kelimesi ve türevleri yetmiş beş yerde geçmekteymiş. Ardından dini bir ders esnasında şu ayete vurgu yapıldığını hatırladım: "(İblis) Öyleyse dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra (onların) önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım ve sen çoklarını 'şükredenlerden' bulmayacaksın." İblisin kendine görev edindiği çok temel bir mesele bu. Düşünüyorum da hayatımızdaki çoğu maddi-manevi sıkıntının kaynağı belki de şükür konusunda çok eksik oluşumuzdur. Allah rahatlıkta da, sıkıntıda da kendisini hatırlamamızı istiyor. Ama biz rahatlıkta çok az hatırlıyor, darlıkta ise koşup O'ndan yardım istiyoruz. Sıkıntı gelmeden önce şükürle var olabilmeyi, şükrü bir hâl olarak yaşayabilmeyi diliyorum Allah'tan. Tüm dinleyenlerle beraber.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.