Asmakta daha şimdiden balık tutmanın tüm yumuşaklığı var.
Gelir ve statü uçurumlarının muazzam olduğu toplumlarda, diyor Richard, "bazı insanların son derece önemli, diğerlerinin ise hiç mi hiç önemli olmadığı" gibi bir his doğuyor. Bu his sadece dipteki in­ sanları etkiliyor değil. Eşitsizliğin çok fazla olduğu toplumlarda her­kes kendi statüsünü çok fazla düşünmek zorunda kalıyor. Konumu­ mu koruyabilecek miyim? Beni tehdit eden kim var? Düşersem ne­ reye kadar düşebilirim? Sırf bu soruları sormak dahi -ki eşitsizlik arttıkça bunları sormak zorunda kalıyorsunuz- hayatımıza gitgide daha fazla stres bindiriyor.
Reklam
Fark Kapanır mı?
Rüyalarım zihnimi meşgul ediyor. Aynı şeyleri görüp duruyorum epeyce zamandır. Ulaşmak, yakalamak istediğim birileri, bir şeyler var ama hep geç kalıyorum. Tam varmışken gidiveriyor o şey. Kalkan bir otobüs oluyor, kapanan bir kapı oluyor, kalabalığa karışıp bir daha göremediğim biri oluyor... Geç kalıyorum sonuçta. Hayatla aramdaki bu fark hiç kapanmadı. Nerde yanlış yaptım? Birçokları bunu hiç düşünmediğimi sanıyor. Yanılıyorlar oysa. Sırf bu soru yüzünden, gözlerimi hiç kapamadan, günleri birbirine bağladığımı bilirim.
İnsanın başka bir seçeneği olmaması kadar korkutucu olan bir şey daha var, o da çok fazla seçeneğinin olması.
Pdf, Geoaktif YayınlarıKitabı okuyor
"İnsan olarak, özellikle stresli zamanlarımızda olumsuz olana odaklanmaya daha çok meylederiz. Bundan öte ve daha derin olan bir şey var ki, o da kaygılı insanların kendilerindeki olumsuzu görmeye daha meyilli oldukları gerçeğidir. Olumlu olan vardır aslında, olumsuz bir sürü çakıl taşının içinde parlayan ve keşfedilmeyi bekleyen güzel taşlar gibidir ama kaygılı bir zihin onları bir şekilde görmez veya görse bile bir kenara iter."
Sayfa 47 - hayy kitapKitabı okuyor
İnsanoğlunun, kendisi için daha iyi bir hayat kurmak adına yapmayacağı şey var mıdır?
Reklam
Size bir şey daha söyleyeceğim: Nasıl olsa burada biz bizeyiz... Benim kendime göre kurallarım var. Başarısızlığa uğradığım zaman yılmam, başardığım şeye de dört el e sarılırım; yalnız hiçbir zaman sinsilikle hareket etmem. Entrikacı değilim ve bununla övünürüm. Anlayacağınız. Siyaset benim işim değildir. Derler ki; av iyi avcının ayağına gelir. Bunu kabul ederim. Yalnız bizim durumda avcı kim, av kim?.. Mesele bunda, baylar.
Sayfa 37 - İletişim Yayınları 1
Yalnız teknolojiyle uğraşmak bilim değildir, teolojiyle yada başka bir tanımıyla ilahiyatla uğraşmak da bilimdir. Her şeyi yoktan var eden Yaradan'ın Allah'ın bilimidir; yani Yaradan'ı bilme bilimidir. Kimse tarafından değiştirilemeyecek olan son noktayı ve o noktadan sonrasını düşünmek için hiçbir teknolojinin gücünün yetmeyeceğinin bilinciyle, hayat üzerine yapacağımız felsefe sorularıyla hedef belirleme ve amaç yollarını bulma pek de zor değil: Hele ölümden döndüğünü ve Allah'ın kendine yaşamak için bir fırsat daha verdiğini düşünen bir insan bunu daha iyi fark edebiliyor.
Sayfa 44 - Az KitapKitabı okuyor
“Çok ender yaşanılan kimi aşklar gibi. Öyle bir aşk yaşamışsındır ki, bir daha artık böylesini yaşayamam dersin. Aşk sözcüğünün anlamını veren, bedeninin tüm hücrelerinde, sinirlerinin her atomunda duyduğun bir duygudur. Sonra bir gün, bir rastlantı, yeniden aynı heyecan, aynı coşku, aynı yoğunlukta yaşanan anlar… İnanamazsın. Bir düşteyim sanırsın. Kitaplar da benim için böyledir. Eski aşklara dönemezsin, ama eski kitaplara dönebilirsin. (Kitapların ölmezliği burdan mı gelir?) Bu nedenle de, yıllar var ki, gene eski aşklarımı okuyorum.”
herkesin bahanesi var senin yok günahlı bir gölgenin serinliğinde biraz bekleyebilirsin, daha sonra burada kalamazsın, başa dönemezsin.
Sayfa 35
Reklam
"Hayattan öğrendiğim bir şey var. Her yerde kötülük çok kuvvetli ve zor yeniliyor. İyilik daha zayıf kalıyor."
Sayfa 62 - İnkılâp Kitabevi Yayınları, 11.Baskı
Bilgide çelişki var. İnsana kendisi her şeyi bilebilirmiş gibi geliyor, yeter ki öğrenmek istesin; fakat daha birkaç adım atmadan aşamadığı kalın bir duvar çıkıyor önüne. Tüm işleri bir daire içinde kalıyor ve o dairenin dışına çıkamıyor. Çözüm için gece gündüz kafasını çalıştırıyor fakat bir türlü çözüme ulaşamıyor çünkü aklının ötesine geçemiyor. Yine de içinde bu yolda güçlü bir arzu var. Ama biliyoruz ki ancak arzularımızı denetleyerek iyiliğe ulaşabiliriz.
Onun ancak benim zihnime, senin zihnine ve başkalarının zihinlerine göre bir varlığı var. Bu dünyayı beş duyumuzla algılıyoruz fakat başka bir duyumuz daha olsa onda başka bir şeyler daha görürdük. Bir duyumuz daha olsa yine başka türlü görürdük.
Kişiliğin bireyleşebilmesi için, insanın kendisine ilişkin gerçekleri olabildiğince bilinçlendirebilmesi gerekir. Ne var ki, bir çok insan kendini tanımak için çaba göstermeksizin yaşamına anlam katabilmeyi umar ve beklediklerini bulabilmek için bir mucizenin gerçekleşmesini bekler. Oysa insan, gerçeklerini tanıyabildiği oranda kendisiyle uzlaşır ve çevresine karşı da daha hoşgörülü olur. Bunu başaramayan biri ise hoşlanmadığı ve kabul etmediği bilinçdışı benliğini diğer insanlara yansıtır, onları eleştirir ve kınar. Bunu yaparken, aslında, tanımadığı gerçek benliğini seyretmekte olduğunun farkında değildir.
İşin doğasından kaynaklanan depresyonun, erkeklerin özel hayat­larında şiddet uygulamasına ne oranda yol açtığını belgeleyen çok az araştırma var. Çağdaş ataerki hayal kırıklığına uğramış erkek çalışanlara şöyle bir takas önerir: Zayıf bir ekonominin erkeklikten alıp götürdüğü ikramiye, cinsel alanda kadınlar üzerinde hakimiyet kurarak telafi edilebilir. Cinsellik dünyası tatmin edici olmadığında erkekler öfkelenir. Kadınlar özellikle cinsel alandaki erkek hakimiyetinden hakikaten bunalmış durumdalar ve çalışmanın tatmin etmediği erkeklerin tatmin olmak için sekse yönelmeleri, "evdeki mutluluğu" artırmak yerine çatışmayı yoğunlaştırıyor. Pek çok kadının işgücüne girmesi, erkeklerin ekonomik olarak altını oymadı; erkekler hala hem işlerin hem de maaşların aslan payını alıyorlar. İşgücüne girme, çalışan kadınlara, evde kalıp bir erkeğin maaşına bağımlı olan kadınlara kıyasla, tahakküme direnmeye daha fazla hakları olduğunu hissettirdi.
Sayfa 105 - Bgst Yayınları, 2.Basım, Haziran 2021.