Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
·
Puan vermedi
Charlie zeka geriliği ile doğmuş bir bireyde. Annesi onun normal cocuklar gibi olmasi için doktorlara götürür. Baskı yapar. Kız kardeşi doğduğunda ise bakim evine gönderir. Buraya gönderilmesini istemeyen Hernan amca ise ona sahip çıkar ve bir fırına yerleştirir. Okuma yazma öğrenmek için gittiği kursta Alice ile tanışır. Alice Charlie yi bir
Algernon'a Çiçekler
Algernon'a ÇiçeklerDaniel Keyes · Koridor Yayıncılık · 201514,7bin okunma
Eğer bu adam derse ki: “Ben falcılık yoluyla olsun, tıp açısından olsun, bazı şeyleri inceledim. Denemelerim sonucu, bunların kimisinin doğru olduğunu gördüm ve içimden de bunun doğru olabileceği kanaatine vardım. Böylece bunların kabul edilemez olmadığını, kaçınılması ve uzak durulması gereken şeyler olmadığını gördüm. Oysa Nübüvvet yoluyla
Reklam
Genetik testler ortaya çıkmadan önce, birisine akra­ba olup olmadığınızı kesin olarak bilebileceğiniz tek yol, anne tarafı çizgisini takip etmekti. Babalık ve annelik meselesinde başka bir test yolu da var; çok hassas bir test ancak bazı vaka­larda işe yarayabiliyor. İki ebeveynde de, alnın ortasında birle­şen bir saç çizgisi olan ve diğer tüm saç çizgilerinden ayrılan bir tepe yoksa dominantlık adı verilen genetik hile sonucunda, bu iki ebeveynin hiçbir çocuğunda böyle bir saç çizgisi olma­malı. Eğer varsa, anne büyük olasılıkla aldatmıştır. Bu durum, bazı vakalarda gözle görülür bir sadakat testidir.
Eğer bizde günah, haksızlık, adaletsizlik ve günaha çağrı var ise yine de dünyada, bir yerlerde başka daha üstün bir dünya vardır ve orada da adalet vardır, doğruyu o biliyordur; demek ki yeryüzündeki gerçek ve adalet ölmedi ve bir gün bize de gelecek ve söylendiği gibi bütün dünyaya egemen olacak.
“Eğer bu dünyadaki en büyük amacın bilmekse, daha öğreneceğin çok şey var” dedi, “Belki de bunları benden öğreneceksin. Çünkü bazıları bilgiyi medresede, bazıları ise viranelerde ararken, ben onu başka bir yerde arıyorum. Peki sen nerede arıyorsun?” Bünyamin kararlı bir sesle cevap verdi: –“Dünyada”.
Sayfa 152 - İletişimKitabı okuyor
Müzeyyen gitti. Odanın eşiğinde, badanalı ayna, aynadaki diğer Müzeyyen ihtimali ve oda ile kaldım. “Git oğlum,” dedim kendi kendime, “çık git, uza.” Salona döndüm, toparlanacaktım. Boş gözlerle çevreye baktım. Ufaklığın resim karalamalarını gördüm. Birlikte bir resim çizmiştik. Resimde, desenlerinde güleç güneşler taşıyan palyaço giysileri giymiş birileri, bir meydanda dans ediyorlardı. Dans edenler bizdik. Ufaklık ile Avustralya’ya gidecektik. Ben meydanlarda klarnet çalacaktım, ufaklık beline inen saçları ile dans edecekti. Para toplayıp eve dönecektik. Müzeyyen’e günün muhabbetlerini anlatacaktık. Ufaklık okula gitmeyecekti. Eğer, “ister gel, ister gelme” okulu var ise, oraya gidecekti. Sorusu olan ve cevap arayanlar bu okula gidecekti. Biz ufaklık ile gidip, “Hocam bir sorumuz var,” diyecektik. Hoca bize, “Haydi sor sor!” diyecekti. Biz de, “Hocam, yılanbalığı yılan mıdır, yoksa balık mıdır?” diyecektik. “Eğer yılan ise niye balık ya da tam tersi?”
Reklam
din sınırlıyor mu?
İnsan şunu düşünmeli: Benim düşünen aklım ve seçme yetkim neden var? Eğer bir sınırsızlık olacaksa bunlar ne işe yarayacak. Sınırsızlık içinde ben neyi düşünüp ve neyi tercih edeceğim? Daha da ötesi aslında sınırsızlık içinde bunların hiçbirine gerek yok.O zaman bizi insan olarak ayrıcalıklı kılan bu akıl ve irade gereksiz mi? Acaba bizim diğer canlılardan hiç farkımız olmasa, daha mı iyi olur?
Kaybettiğin yerde bekleme, güçsüzler öyle yapar. Sana kapanan kapıyı bir daha çalma, kapanan kapıyı acizler çalar. Unutma ki bu aşağılık dünyadasın: kötülüğü baş tacı edip, iyiliği çılgınlık sayan dünyada. Şunu iyi bil ki, işine geldiğinde, şeytan da Kutsal Kitap’tan örnekler verebilir ve Cehennem boş, şeytanların hepsi burada... her düşünceni dile getirme, sana yakışmayan hiçbir düşünceyi hayata geçirme. Samimi ol fakat asla basit davranma. huzur ancak gökyüzünde vardır... biz ise yeryüzündeyiz. Utan, ey çağ! soylu insan yetiştirmez oldun... arama boşuna, bulunmak istemeyeni. İnsanlar göründükleri gibi olmalıdır. Eğer değillerse hiç görünmesinler daha iyi. Kader mi aşkı kovalar, yoksa aşk mı kaderi, kimseler çözemedi bu bilmeceyi.. hoşça kal! değerin çok yüksek, tutamam seni. Sen ancak görenleri seversin, bense körüm sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle.. ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle... öğret bana, nasıl unutulur düşünmek? Oysa benim ruhumda savaş var. Durmadan ölüyor içimdeki insanlar. boğ kendini yüreğim; dilimi tutmak gerek !
“Sizin de zihninizin içinde, size “aptal”, “beceriksiz”, “işe yaramaz” gibi kaba ithamlarda bulunan bir ses var mı? Eğer varsa bilirsiniz, dünya üzerinde başka hiçbir ses bu sesten daha acımasız değildir.”
Sayfa 153Kitabı okudu
80 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Osmanlı İmparatorluğu’nun son safhasındaki mühim mütefekkirlerimizden birisi olan Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi, aynı zamanda, gerek babasının konsolos olmasından (“şehben-der” konsolos demektir) gerekse de sık sık sürgün hayatı yaşamasından ötürü, farklı ve yenilip yutulması zor fikirlere açık bir zâttır. Kendisini daha ziyade A’mâk-ı Hayâl
Garip İlimler ve Ruh Çağırma
Garip İlimler ve Ruh ÇağırmaFilibeli Ahmed Hilmi · Büyüyenay Yayınları · 20231 okunma
Reklam
BİR AVUÇ İNANAN İNSANLAR İNSANLIĞA ÖRNEKTİR .
🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲 Uzun Bir Gecenin Ardından Dakyanustan Allah 'u Teâlaya Kaçan Gençler Ashab-ı Kehf Kıssası Ashâb-ı Kehf, putperest bir hükümdar olan Dakyanus devrinde Tarsus’da yaşamış, îman ve tevhîd mücâdelesi vermiş olan sâlih gençlerdir. Zalim kral Dakyanus'un Ashâb-ı Kehf'e karşı sunmuş olduğu puta tapma teklifine karşı
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
Kadim Yunanlılar evrenin sonsuz, insanın ölümlü olduğuna inanmışlardı. Kadim Yunan'da yaratma fikri yoktur. Evren ezeli ve ebedi şekilde var olmaktadır, insan gelir, bu âlemi bulur, anlamaya çalışır ve sonlu bir varlık olarak da gider. Bizde ise âlem sonludur, insanın ruhu ölümsüzdür. Beden ölür ruh yaşamaya devam eder. Bakış açısındaki bu farklılık, düşünce tarihinin akışını değiştirmiştir. İnsan eğer ölümsüz ise o zaman bu dünyada ölümsüz şeylere sarılmalı; ölümlü, sonlu, geçici, fâni olan şeylere takılıp kalmamalı.
Ego
Ego (burada anlam olarak benlik kabul edilmektedir), eğer sağlıklı idare edilirse tıpkı aşk gibi en itici kuvvetlerden birisidir. Ama enerji veren bir çekirdek olduğu unutulunca, rijit ve insanı esnemez hale getiren ağırlığı altında eziliyoruz. Bu, insanın kendisiyle yanlış bir tanışma biçimini ifade eder. Daha en başta yaralanan ve ezilen benlik daha sonraları da yaralayıp ezerek var oluş yollarını arıyor. Haliyle de kaçınılmaz olarak kibre dönüşüyor. Ego ile kibir birbirinden çok farklı şeylerdir. Kibir en basit anlamıyla büyüklenme demek. Geniş, göz alabildiğine yayılan ama kuru bir büyüklenme, bir çöl. Ego ise keşfedilecek sonsuz bahçedir. Güzel bakılıp ilgilenildiğinde sonsuza uzanan; büyürken “büyüklenme”yi de aşan bir diyalektiktir. Bizim, yani özellikle Doğu insanının kendi cebinde kaybettiği eski bir hazinedir ego. Muhammed İkbal’in ifadesiyle –bir kitabına da bu adı vermiştir- Gülşen i Raz ı Cedid’dir. Yani Yeni Sırlar Bahçesi. Girilmesiyle beraber insanı bir daha geri dönülmeyecek şekilde değiştiren bir olumlu tanışma, bir mukaddes kendine yolculuktur. İçimdeki büyücüdür ego. Avcumu kendi avcuma almaktır. “Bir kere de ben bakayım şu falıma, hep okundum; bir kere de kendim okuyayım kendimi,” diyen sestir. Dâhilden işitilen, tok ve babacan sesli bir ulaktır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.