Hazır mıyız! Düşünmek yasak, sohbet etmek, bulutları izlemek, çiçekleri koklamak, insanların gözlerine bakmak, hele hele kitap okumak... yasak! Şiirler tehlikelidir çünkü insanları melankolik bir ruh haline sokabilir. Halbuki ne gerek var böyle şeylere. Her daim mutlu olmak varken düşünmek mi! Neden?
İnsanların düşünmelerini ve akıl yürütmelerini engellemek için tüm kitapların yakılması kararı alınan bir dünyada, artık evler yanmadığı için asıl işlerinin ne olduğunu çoktan unutmuş itfaiyeciler vasıtasıyla, ihbar üzerine evi basılıp kitapları yakılan, kendileri de hapsedilen insanlar. Düşünme ve akıl yürütmenin insanları mutsuz edeceğine inanan, kendileri gibi olmayan, yolda yürüyen, düşünen, ağaçları izleyen, parklarda oturan, kuşlara hayranlık duyan insanların deli addedildiği, tedavi gördüğü, hapsedildiği, hatta öldürüldüğü, hız sınırının yüksek hızla değil yavaş gidenlere ceza verdiği, insanların evlerinin dört duvarındaki ekranlar vasıtasıyla kendi rızalarıyla beyinlerinin yıkandığı, vahşetin hat safhaya, insanlığın minimum seviyeye indiği bir dünyadayız.
Ah kurgusu 1950lerde yapılmış olmasına rağmen bazı şeyler nasıl da tanıdık geliyor değil mi? Halbuki şimdi insanları kitaplardan uzaklaştırmak için kitapları yakmamıza gerek yok, günümüzde ekranlar bunu zaten layıkıyla yapmıyor mu? Şükür ki bizim deliler hala azınlık sayılmayacak kadar çok...
Çarpıcı bir distopya. Kesinlikle okumaya değer.