En büyük ilham kaynağın nedir?
Bu soruda önce biraz düşündüm aklıma hiçbir şey gelmedi. Ama aklımda bir kelime bağırıyordu ''Annem'', Evet sanırım en büyük ilham kaynağım annem. Bazen tartışsam da birbirimize kızsak da en sonunda yine annemin şefkatli kollarına koşuyorum. Ona danışıyorum, ondan fikir alıyorum ve günün sonunda onunla var oluyorum. Bana yap dediği şeyleri yaptığım için pişmanlık duymadım. Yapma dediği şeylerin çoğunluğu pişmanlıkla sona erdi... Neredeyse... Hala yol alırken ona danışıyorum ve aileme babama, kardeşime. Ailem benim en büyük ilham kaynağım. Çünkü bu zamana kadarki başarılarımın arkasında onlarında fikirleri var. İyi ki varlar. Peki bu soruya aile yerine başka bir kelime söylemem gerekseydi? 'başarı' derdim. Çünkü insanoğlunun genel ilham kaynağı bana göre başarı. Başarılı olduğumuz zaman kendimizi var hissediyoruz. Bazılarımız ona sıkı sıkı tutunuyor. Bazılarımızın tutunacak tek dalı başarı oluyor. Hepimizinki farklı olabilir tabii. Başarılarıma ve aileme Peki sizin ilham kaynağınız ne? Her güne 1 soru çok hoşuma gitti. Sonuçta burası bir edebiyat dünyası değil mi? İnsanın kendini tanıyabilmesi için bazı soruları sorması ve bunları bir yere yazması gerektiğine inanıyorum. Ben de buraya yazma kararı aldım. Bunu okuyan ve düşüncelerini paylaşmak isteyen herkes yazabilir. :)
Reklam
Müşriklerden olma!
قُلْ اَغَيْرَ اللّٰهِ اَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلَا يُطْعَمُۜ قُلْ اِنّ۪ٓي اُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ اَوَّلَ مَنْ اَسْلَمَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah iken, O doyurur ama (kimse tarafından) doyurulmaz iken Allah’tan başkasını mı veli edinecekmişim?” De
KAHVEYİ AMERİKA'DA KIZILDERİLİLERİN YETİŞTİRDİĞİNİ, AVRUPA'YA DA İSPANYOLLAR VE PORTEKİZLİLER TARAFINDAN GETİRİLDİGİNİ ÖGRENDİ.' - HALA KIZILDERİLİ VAR MI Kİ? DEDİ HAWKINS. - ÇOK AZ SAYIDA ... İSPANYOLLAR VE PORTEKİZLİLERE HEM ACİL HEM UCUZ İŞGÜCÜ LAZIMDI... - İŞGÜCÜNÜ NEREDEN BULDUKLARINI ANLADIM ... KÖLELERDEN!
Yeter Salih gulâm oldun bu hana Yüzün dönder gürûh-i âşikâna Seni sayd eylemiş nefsin çerisi Yeter oldun bu dünyânın harîsi Cihanın devletine yok nihayet Döner Hak'tan kime kılsa sirayet
Papa Eftim'e Neden Baba Eftim Deniliyor?
Papa Eftim'in torunu ve Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, kendisiyle yaptığımız görüşme sırasında sormuş olduğumuz "Neden Baba Eftim? Papa Eftim'e gerek Atatürk gerek Alparslan Türkeş gerekse diğer devlet adamları neden 'Baba' diyerek hitap ediyorlardı? Papa Eftim bu sevgi ve saygıyı nasıl
Reklam
İnsan denen yıkıcı tür
İnsanlardan hoşlanmıyorum sadece. Yani, yetişkinlerden. Çocukları severim. … Çünkü tehlikeli ve vahşi bir tür. Keyif için can yakar. Keyif için yaralar, öldürür. …ne yazık ki bunlar gerçek. Dünyada çok fazla şiddet var. İnsan şiddeti. Öyle lanet bir yaratık ki, konuşarak bile şiddet uygular. Birisiyle yakınlaştın mı, mutlaka canın acır sonunda. Aşk, arkadaşlık, aile hiç fark etmiyor. İnsan insana hasar verir. … insan bu gerçeğe inanmak istemez. O yüzden hayatı boyunca diğer insanlara yanaşır durur. Her yanaştığında biraz daha yaralanır, biraz daha zarar görür. Sonunda benim yaşıma gelir ve... akıllanır. Gerçek dostların, ağaçlar ve hayvanlar olduğunu anlar. İnsan denen yıkıcı türden uzak durur.”
Sayfa 212 - Günışığı Kitaplığı
144 syf.
6/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Anadolu Arkeolojisinin Dramı.
Kitap Anadolu'nun tarih öncesi dönemleriyle başlıyor ve Hitit, Urartu, Lidya tarihleri ile bölüm bölüm devam ediyor. Açıkçası ne genel bilgilerden farklı bir bilgi içeriyor ne de çok iyi bir tarihsel anlatımı var. Her yerde bulabileceğiniz genel bilgilerden oluşan bir kitap. Kitapta fark ettiğiniz ve sık sık gözünüze sokulan en önemli şeyse;
Anadolu Uygarlıkları
Anadolu UygarlıklarıMarc Desti · Dost Kitabevi · 023 okunma
"Benimle o kadar sert sevişmeni istiyorum ki," dedim, "her şeyi unuttur." Sergei beni kıçımın altından tutup kaldırdı ve ön kapıya doğru taşıdı. Bacaklarımı beline doladım ve yüzünü avuçları- mın içine alıp her yerine öpücükler kondurdum. Kusursuz bur- nuyla başladım, sonra alnına ve kaşlarına geçtim, her bir detayı hafızama
Sayfa 210
Onsuzluk
Bugün günlerden yağmurlu bir cumaydı. İşten çıkmış otobüste kafamı cama dayayıp "çok eski şarkı" isimli müziği dinliyordum. Sözlerinde "iznin olmadan hala seviyorum seni" geçiyordu. Evet, onun izni olmadan hala onu seviyordum. Onu "kafamda dönüp duran plaklar" gibi çalıp duruyordum adeta... Sanki bedenime tüm
Reklam
Küçük burjuvanın hayatını anlatan, onun zaaflarını, onun adiliklerini dünyanın en büyük kahramanlıkları, en asil heyecanları gibi gösteren hikayelerden illallah dedik artık. Bütün ıstıraplar aşktan doğuyor. Oysaki öte yandan milyonların, milyarların ıstırabı var. Ama ne yazık ki biz o insanı tanımıyoruz. Girmişiz küçük burjuvanın içine, yuvarlanıp gidiyoruz. Başka cemiyetlerin, başka sınıfların adamı olduğumuzu bile bile. Bizim dertlerimiz, içinde yaşadığımız adamların dertlerine benzemiyor. Ne parada gözümüz var, ne pulda. Geçenlerde bir kadın, "Benim için şiir," diyordu, "beyaz bir otomobildir." Biz, en küçük menfaatlerini bile korumaktan aciz zavallılar, nasıl onlarla bir oluruz. Biz, tanımadığımız o büyük sınıfın, o fakir sınıfın adamıyız. Ama tanımadığımız için de onlardan, onların hayatından bahsedemeyiz. Üstelik tehlikeli bir iş o. İnsana sol diyorlar, komünist diyorlar. İyisi mi, bir yazar hep suya sabuna dokunmayan yazılar yazmalı. Ben de öyle yapacağım.
Sayfa 19
144 syf.
5/10 puan verdi
Bu kadar kasma, paranoyak olursun ;)
"Buldum. Buldum. Son soru. Sen hala bir nebze olsun, kalbinin herhangi bir köşesinde, evliliğin bir aşk ilişkisi olduğu yanılsamasını taşıyor musun? Eğer taşıyorsan, bu birçok sorunun nedeni olabilir." Soruyu soran karakter, bunun bir yanılsama olduğunu kabul ederek, içine kendi yargısını da katarak sormuş ama, siz ne düşünürsünüz?
Aldatma
AldatmaPhilip Roth · Ayrıntı Yayınları · 2010113 okunma
372 syf.
7/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Yazarın bipolar rahatsızlığına sahip olması ve Scarleti yazarken kendinden parçalar eklemesi bence gayet güzeldi zira onun o gelgitleri, gerçek mi hayal mi bocalamalarını ilk yarıda gayet hissedilir kılmıştı diyerek yorumuma başlayayım. İlk yarı zaten bir bakıma karekterleri tanıma, geçmişlerine göz atma derken bir tık slow işliyor ama yarıdan sonra ikilinin ilişki gelişimi, aralarında ki çekim, geçmişe dair ortak sırlar falan derken gayet akıcı ilerliyor anlayacağınız. Sol gelecek olursakta cidden çok ince detaylarla oluşturulan bir villain karekterdi. Hani bizde eskiden kabadayılar vardı böyle kendi ahlaki kurallarına göre ceza kesip kendi insanlarını korurlardı.İşte Sol da tam o tarz bir karekterdi. Scarlett’in istekleri ihtiyaçlarını düşünüp ona göre hareket etmesi, hastalığına yaklaşım tarzı cidden güzeldi..genel olarak ben onun karekterini bir sahne hariç okurken oldukça keyif aldım. (Sol gibi bir adama o sahneyi yazmak bence çok gereksiz di zira oluşturulan ve bize yansıtılan karekterle bağdaşmadı en azından ben bağdaştıramadım.) Netice olarak tür olarak tam Dark sayılır mı çok emin değilim zira sıkı bir dark okuyucu olarak daha karanlık kitaplar okumuşluğum var. Bunun yanın sıra Trope larında #stalkerromance vardı ama biz karekterin o yönünü de göremedik pek kitapta daha çok geçmişte kalmış zira kitap ikilinin karşılaşması ile başlıyordu. Tabi benim beklentim bu yönde olunca biraz şaşırsam da yine de keyifle okuduğumu söyleyebilirim. #darkromance ve #stalkerromance ı yeni okumak isteyip çekinenler için kesinlikle doğru tercih olabilir diyerek yorumumu noktalıyorum.
Hayalet
HayaletGreer Rivers · Lapis Yayınları · 202482 okunma
Ne var ki, savaşın çeşitli safhaları arasında politika adamları yeşil masaların çevresinde toplanarak birbirine, "Savaşa bitti diyelim mi?" deyip, "Haydi bitti diyelim diyorlar ve tomar tomar kağıtların üzerine basıyorlardı imzaları. Fakat savaş sinsi sinsi şurada burada devam ediyor, bir yavaşlama sonunda yine alevleniyor ve yine ortalığı sarıyordu. Ondan sonra yine masa başına geçiliyordu, yine büyük törenlerle imzalaşılıyordu. Herkes "Bitti! Bitti!" diye kendisini ve birbirini aldatıyordu. Ama ölüm-kalım savaşı yine de alabildiğine bütün hızıyla sürüp gidiyordu. Durgunluk devirlerine barış deniliyor, soğuk savaş deniliyordu. Velhasıl uydur uydur ebegümeciydi.
Sayfa 11 - Bilgi Yayınevi
Ah şu anneler...
Yalnız canımı sıkan bir şey var: Annem öyle yufka yüreklidir ki, göbeğin mi yok, günde on defa yemek yemezsen kahrından ölür.