-Okumuş yazmış adam öğüt vermez de, dedi. -Ya ne yapar? dedim. -Adamı anlar, dedi, ne yapacak.
KS: Bu tefekkür meselesi çok önemli. Biz psikolojide de psikoterapide de öneririz. Modern insan yaşantı oburu: Sinemaya gideyim, konsere gideyim, arkadaşlarımla buluşayım. Halbuki tefekkür, kendi üzerine tefekkür insan hayatını o kadar açabilir ki. Gün sonunda yarım saat, ben bugün kime ne söyledim, ne yaşadım, daha seküler bir düzlemden konuşuyorum- hangi sözümle kimi incitmiş olabilirim, hangi söz beni incitti, faydalı ne yaptım, zararlı ne yaptım sorularını kendine sorarsın, sormalısın. İman düzeyinde konuşursak; Allah'a bugün ne kadar yakın olabildim, onun sözlerini ne kadar tutabildim, onunla ne kadar konuşabildim sorularını sorarsın. İşletmeler, gün bitiminde aldıkları muhasebe raporuna "Z raporu" diyor ya, hepimizin böyle bir Z raporuna ihtiyacı var. Kendi kendimize bakma hüviyetimizi kaybettiğimizde hayatlarımız samana dönüşüyor ve yenilik içermeyen, üretmeyen rutinlerden ibaret bir hal alıyor. SÖ: Maddi kazançlarımızı tüketiyor, zihnî yapımızı başkalarının kurguladığı bir hayat rehin alıyor. O bahsettiğiniz toplantılara katılmak, bir performans sergiler gibi sürekli sinemaya, tiyatroya gitmek doğal eylemler değil; o hayatı birileri kurguluyor ve siz o kurgunun içine fark etmeden giriyorsunuz, o kurgu sizi içine çekiyor.
Sayfa 103 - Turkuaz Haberleşme ve YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
İnsan ruhu, kendine özgü bir yöntemle, o derin karanlığında, sorunları inceler, geri çevirir ya da kabul eder, buna inanıyorum ben. Bu işleyiş, insanların bazen öyle değişik yanlarını ilgilendirir ki, onların var olduğunu kendisi bile bilmiyordur.
– Mən eşitdiyim və hiss elədiyim ağrılardan çox yorulmuşam, boss. Mən yollardan yorulmuşam, birəbitdən quşu kimi yağışın altında tək-tənha dolaşmaqdan yorulmuşam. Heç kiminlə yol-yoldaşı olmamaqdan, haradan gəlib haraya getdiyimizi, ya da nə üçün getdiyimizi paylaşa biləcəyim bir dostumun olmamasından yorulmuşam. İnsanların bir-birinə qarşı düşmən kəsilməsindən yorulmuşam. Elə bil beynimin içində çoxlu şüşə qırıntıları var. Dəfələrlə yardım etməyə çalışıb bunu edə bilməməkdən yorulmuşam. Qaranlıqda yürüməkdən təngə gəlmişəm. Ən çoxu da ağrıdan yorulmuşam. Ağrı hər şeydən çoxdur. Əgər mən onu bitirə bilsəydim, yer üzündən yox edərdim. Amma bacarmıram.
Hani Hz. Mevlana'nın sözü var ya, "Sadece susamış dudak su aramaz, su da dudağı arar," diye... Bazen şifa olacak bir söz eğer Cenab-ı Hak onu murat etmişse hiç olmayacak biçimde koskoca kıtayı, denizleri aşarak olmadık bir yerde bir insanı bulabiliyor. Dolayısıyla hiçbir insandan, hiçbir şarttan, zamandan ümidi kesmemek lazım.
Sayfa 86 - Turkuaz Haberleşme ve YayıncılıkKitabı okudu
Hayatımıza denk gelenlerin neye vesile olacağını bilemeyiz :)
KS: ... Bir gün genç bir hanım danışanım yüzüme dikkatle bakmaya başladı. Hasta hekim münasebeti içinde, "Niçin bakıyorsunuz?" diye sordum. "Ben sizin yüzünüzü birine benzetiyorum," dedi. "Olabilir, bir dönem televizyon programlarına çıkıyordum, ekranlar arasında gezinirken görmüşsünüzdür," dedim. "Yok, ben İngiltere'den yeni geldim. Sizi televizyonlardan tanıyor olamam. Ben sizi tanımıyorum, annem almış randevuyu," dedi. Sonra durdu durdu, "Siz hiç umut konusuyla ilgili programa çıktınız mı?" diye sordu. Çok enteresan, Kenan Gürsoy Hoca'nın Düsünçe İklimi adında bir televizyon programı vardı, bir kere umutla ilgı orada kırk beş-elli dakika konuşmuştuk. "Evet, TRT'de böyle bir programa çıktım." dedim. "Bir gece ben yaşadıklarımdan çokbunalmıştım, yanıma içki şişelerimi aldım, yüzlerce ilaç aldım. İçkileri devirip, ilaç alıp intihar edecektim. İlaçları almaya başladım. Orada çanak antenle Türk televizyonları izleniyor, kanalları değiştiriyordum, sizin programa denk geldim. İki insan kırk beş dakika umuttan bahsettiler ve bıkmadılar. Ben o gece intihar etmekten vazgeçtim." dedi. Şu anda bile anlatırken tüylerim diken diken oluyor. Hani Hz. Mevlana'nın sözü var ya, "Sadece susamış dudak su aramaz, su da dudağı arar," diye... Bazen şifa olacak bir söz eğer Cenab-ı Hak onu murat etmişse hiç olmayacak biçimde koskoca kıtayı, denizleri aşarak olmadık bir yerde bir insanı bulabiliyor. Dolayısıyla hiçbir insandan, hiçbir şarttan, zamandan ümidi kesmemek lazım.
Sayfa 86 - Turkuaz Haberleşme ve YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Hatırlamayı hatırla ve farkına var!
Evren'in sorularınızı tüm hayatınız boyunca yanıtladığı doğru, ama siz cevapları ancak farkında olduğunuz zaman alırsınız. Çevrenizdeki her şeyi fark edin, çünkü sorularınız gün içinde her an yanıtlanıyor. Cevapları size getiren kanallar sınırsız. Bunlar, dikkatinizi çeken bir gazete manşeti de olabilir, birinin konuşmasını tesadüfen duymak da, radyodaki bir ses veya geçip giden bir kamyonun üzerindeki bir ilan ya da aniden gelen ilham olabilir. Hatırlamayı hatırla ve farkına var!
Sayfa 177
Doğuran Dağ ...
Cır Hasarı’ın oğlu, "Efendi, teşbihte hata olmaz, o dağın durumu da tıpkı bizim durumumuza benzermiş" demesin mi? "Ne ilgisi var ki, canım?" diyecek oldum. "Neye, nesi varmış, efendi" dedi. "Dağdan şehir doğurmasını umuyor millet, gürültüsüne bakarak, o ne doğuruyor görüyon mu? Biz de öyle değil miyik sanki? Sen ne kadar öteberi okudun, hani şöyle edilecek, böyle edilecek diyerek. Duydukça, o işleri yapılacak sandık. Hani bakıp gören, hani yapılan. Bir okulumuz var, yaptırılacak dediler. Bekledik, gelen giden olmadı, biz yapalım dedik, o da yıkıldı. Şurada senin çektiğini biz bilirik. Sen de bizim halımızı biliyon. Var mı, bundan kimsenin habarı? Eskiden okuldan hoşlanmazdık, kıymetini bilmezdik. Fakat, şinci sen ağnattın, hep aklımız yattı. Kendimiz yapamıyok. Hökümet yapsın canımız kurban. Sen bakma, o okul yapılmasın diyenlere. Şaşkınlıklarından, kızgınlıklarından. Yoksam onlar da ölüp gidiyorlar okul özleminden. Ama hani? Ne çocuklarda bi hayır kaldı, ne sende. Gayrım biz neyse. Valla inan olsun, kendimizi koyup da seni düşünüyok. Tanrı başadan gönendirsin seni... Yapılacak diyorlar, on sene, yirmi sene geçiyor. Laf olsun! Gine o dağ bi sıçan doğurmuş. Ya bizimki, hiç..."
Ebu Said el Hudri radiyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Musa aleyhis selam dedi ki: ‘Ya Rabbi bana, kendisi ile sana zikir ve duada bulunacağım bir şey öğret!’ Allah’u Teala buyurdu ki: ‘Ey Musa! ‘La ilahe illallah’ de!’ Musa: ‘Ya Rabbi bunu bütün kulların söylüyor.’ dedi. Allah’u Teala şöyle buyurdu: ‘Ey
Karının şimdi etekleri tutuşmuş. Zabitten dost arıyor. Anladı, gün zabitin günü. Bahriye miralayından aşağısına da kurtarmaz, haspam. Para olacak, para. Bu dünyada para her şeyin başı. Senin o hanımefendin var ya, kırkından aşağı değil. Nah yalanım varsa yüzüme tükür. Ama para karıyı genç tutuyor.
Reklam
Ve bir şey yerken yemekten başka bir şey düşünmem. Yürüdüğüm zaman da yürüyeceğim, hepsi bu. Savaşmak zorunda kalırsam, ölüm şu gün ya da bu gün gelmiş vız gelir tırıs gider. Çünkü ben ne geçmişte, ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni o ilgilendirir. (...) Çünkü hayat, yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur.
Okul ...
Hoca’nın cüppesini havalansın diye ipe sermişler. Derken şiddetli bir yel, estiği gibi cüppeyi alıp götürmüş. Hoca "Şükür ya Rabbi!" diye dua etmeye başlayınca, karısı, "Ayol, niye dua edersin?" diye sormuş. "A hatun; ben de içinde olsaydım, halim nice olurdu?" demiş. Bizimkisi de o hesap. Ya duvar göçerken biz altında olsaydık? Ucuz kurtulduğumuza şükredelim. Peki, ama şimdi biz ne yapacağız? Onarım desek kabul etmez. Temelden hayır yok. Yenisi? Büyük sorun!... Hani Sait Faik’in bir hikâyesi var. Ben de onun gibi soruyorum: Gülsem olmuyor, ağlasam olmuyor, dövünsem olmuyor. Söyleyin a dostlar, ben ne yapayım?
Kadın mutfağa ya da yatak odasına hapsediliyor, sonra da ufkunun darlığına şaşılıyor. Kanatları kesiliyor, sonra da uçamaması içler acısı bulunuyor. … Amerikalılar dünyada kör talih diye bir şeyin var olduğunu ve talihsizliğin mutlaka bir suç olmadığını kabul etseler, onlar için bir çok şey değişirdi. … Neden diğer adam değil de o? Bu tuhaftır. Sırf on dokuz yaşındayken tanıştığın kişi olduğu için kendini bir adamla ömür boyu birlikteyken buluyorsun. … Tamamıyla kadınlara ait bir dil yaratma fikri bana göre oldukça çılgınca. Ordada sadece kadınlara ait matematik veya kadınların bilimi diye bir şey yok. … Gözümüze en seçkin görünen, deha adıyla onurlandırılan bireyler, tüm insanlığın kaderini kendi kişisel varoluşlaryla canlandırmayı teklif edenlerdir. … Rahatsız edici olan, edebiyat üretmeyi deneyen herkesin, örneğin bile egemen sınıfın normları içerisinde yazıyor gibi görünmesidir. Proleter yazarların bile, egemen içerisinde yazıyor gibi görünmesidir.
Sayfa 37 - Zeplin Kitap
Dünyada da, kendi içimizde de çok kötülük var. Korkunç şeyler. Birçok şeyden korkması, öteki dünyaya kesinlikle inanmak gereksinimi duyması, Tanrı’ya inanmadan yaşanamayacağını bilmesi için insanın çok yaşamış, çok görmüş olması gerekli değil… Ancak, içinde inanç taşıyan biri çok uzun süre dayanabilir.
Sayfa 27 - YKYKitabı okuyor
Hani evlilik hayali kuran kızlar var ya, ben onların aklına sıçayım.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.