varmiydi oyle zaman.......
Bir zamanlar Dünya bildiğimizden daha tatlıydı Bizimdi her şey ve Ne mutluyduk Ama o bir zamanlar Gelmiyorlar bir daha geri......
Bizde 1930dan itibâren gittikce yükselen bir millillik dalgası var. Almanyadaki nasyonal sosyalisme paralel giden bir olay bu. İtalyaya da 1922de faşism gelmiş. Bu ikisi biribirine çok karıştırılıyor. Meselâ nasyonal sosyalistlere faşist deniyor. Nazism ile faşism iki ayrı ideolojidir. Faşismde belirli bir milletin geçmişi, tarihi ululanır; kültür
Reklam
Babanızdan edindiğiniz bilgilerle İsmet Paşa dönemi deyince aklınıza ilk ne geliyor? Babam Menderes’i çok severdi, saymazdı. İsmet Paşayı tersine sevmez, çok sayardı. Babamiçin ölçü, matematik akıldır. “İsmet Paşanm matematik aklı var. Son derece çetreâl bir dönemi, İkinci dünya savaşını İsmet Paşayla geçirdik. Olağanüstü serinkanlıydı. Hataları varmıydı, vardı; ama bizi ölümden kurtardı” derdi. Menderes’i “duygu patlamalarından malül, tamamıyla edebî bir adam” şeklinde nitelerdi. Meselâ 1937de, İsmet Paşa ile Mustafa Kemâl Paşa fenâ münâkaşa ederler, araları açılır. “Bu memleket rakı sofrasından idâre ediliyor” diye haykırır İsmet Paşa. Mustafa Kemâl Paşa da “bu ülkeyi rakı sofrasından idâre eden sarhoş seni yarattı” diye cevap verir.
Gençlik ve çocukluk dönemlerinizde Ankarada daha çok seküler bir hayat sürdürülüyordu herhâlde. Türkiyede belli şehirler, meselâ Ankara, Istanbul, Zonguldak, Sinop, Samsun son derece sekülerdi. Trabzon arada bir yerde. Rize Trabzondan, Giresun da Ordudan daha dindardı. Son derece dinin baskın olduğu bölge batı Anadoluydu. Manisa, Afyon, Aydın, Denizli, Antalya, Çanakkalenin iç kesimleri ve Bursa bayağı muhâfazakâr yörelerdi. Bunca sert tedbir alınmasına rağmen tam tesettürlü, ağır tesettürlü, baştan ayağa karaçarşaf altındaki kadınlara burada rastlardınız. Gelişmelere en açık görünen orta Anadoluydu. Nevşehir, Kırşehir taraflarında hatırısayılır bir Bektaşî nüfus vardı. Konya da ağır Müslümandı, Orta Anadoludan farklı bir yapıya sâhipti. Ankara o hafif tertipler arasındaydı. Büyük ihtimâlle Mustafa Kemâl’in orayı başşehir seçmesinin sebebi de bundandı. Erzurum, Van, Urfa, Batman ile Siirt de dindardı; Diyarbakır, Mardin pek öyle değildi. Bu Kürtlerlemi ilgili? Tam bir şey söyleyemesem de, Kürtler çok sıkı, salt Müslümandı. Türklük, Türkcülük veya Kürtcülük gibi ükirler varmıydı, bilmiyorum, en azından ben, bunlarla rastlaşmadım. Büyüklerime kulak misâfıri olduğumda şunu gördüm: Şeyh Said ve Dersim başkaldırmaları da Kürtcü değildi.