Varoluş sorumluluğundan kaçış mekanizmalarından biri de sürekli bedensel yorgunluk biçiminde görülür. Böylesi kişiler aslında fazla çalışmazlar ve durum, bedensel bir yorgunluk belirtisi olmaktan çok ruhsal kökenlidir. Bir başka deyişle, bilinçdışında işleyen bu mekanizma sonucu kişi kendisini gerçekten de yorgun hisseder. Bedensel yorgunluktan farklı olarak, böylesi yorgunluklar dinlenmekle de geçmez. Sabah güne başlarken de yorgundur, günlük olağan işleri yapmak bile ona zor gelir, ortalama insanın enerji ve canlığından yoksundur ve çoğu kez işlerini tamamlayamaz; yorgunlugunu gidermek için fırsat buldukça dinlenir ya da uyur, ama uyandığında yine yorgundur.
GENET: Sanırım belleğiniz artık iflas etmiş; yaş, sonra da kaygı... Korkuyorsunuz! Öyle mi? Büyük Beckett'in ödü patlıyor! Haydi ama, rahatlayın! BECKETT: Gayet rahatım. Tanca havası... Ölümün beni korkuttuğuna gerçekten inanıyor musunuz? Ölüm! Biliyorsunuz, bir süredir... ayaklarım o büyük varoluş enayiliğinden zaten çıktı... kafam en son ölecek.
Reklam
Varoluş, bir Yitik Cennetin ortaya çıkarılışı davasıdır. Kavgammızın, iç ve dış kavgammızın sebebi bu.
Sayfa 77
Varoluş Mertebeleri
Bir kul, her lahzada ve her nefeste seyir halindedir. Ve kul, izleyeceği bu yolda, Yüce Allah'ın (cc.) ögretmesiyle bildiği, irâdesiyle tahsis ettiği ve kudretiyle seyre başlattığı, hoşuna giden ya da gitmeyen bir takım menzil ve makâmlardan geçmek durumundadır.
“Çünkü istenenleri yapabilmek değildir temelde, özgürlük (…) Daha çok, yapabilip yapabileceğini bilmeden, istemek; sonucunu bilmeden de, yapmaya girişmektir -tabii ki, böyle bir girişim, çoğunlukla, ‘başarısız’ olacaktır; ya da, en azından, beklenen belirgin bir sonuç olmadığına göre, hiç beklenmedik bir biçimde sonuçlanacaktır. —Ama, işte, tam da özgür olmasını sağlayan özellik değil midir bu?… (Bunun, ‘iş hayatım’daki karşılığı, olağan sayılan tutumun tam tersini uygulamam oldu: hiçbir zaman, istifa etmek için bir sonraki işi bulmayı beklemedim; hatta, tersine (inatla) yeni bir iş aramadan istifa ettim bütün işlerimden.) Oruç Aruoba
Sayfa 254 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Bilinç her tarafa sızmıştır ve iliğimizde bile yeri vardır; insan da artık varoluş içinde değil varoluş teorisi içinde yaşar.
Reklam
Bu, kötülük, dedim. Habis bir akıl. Hastalıklı bir bilgi. Kibirle zehirlenmiş bir dil. Sevgisiz. Yıkıcı. Küçülten. İnsanları içtenlikleriyle aşağılıyor. Sen, dedim, yazı yazıyorsun. Kitap okuyorsun. Harfler sadece bizim kalbimizden doğmazlar. Başka hayatların acısını, yokluğunu, heveslerini de yüklenir gelirler. Gelirler ve bize saygıyı getirirler, inceliği getirirler, kederi getirirler. Elbette huzursuzluğu da. İnsan, hastalıklı bir düşkünlükten, muhteris bir küçüklükten gelmiyorsa nasıl olur da başka hayatları, o hayatların ezik, kırık, yaralı sözlerini küçümser? Bilgi, başka insanlara götürmüyorsa nereye götürür bizi? Yazmak bir varoluş erdemi değilse nedir? Kabalık hangi kalbi iyileştirir? Küfür, nasıl bir gelecek kurar bize? İnsan nasıl bir değersizlik duygusuyla büyür ki kimseyi sevmez. Kendinden başka bilgisi olmaz. Öğrendiği her şey onu herkesten uzaklaştırır. Biliyor musun dedim, onurunu bitiriyorsun. Kendisini acısıyla var etmeye çalışan bir hayatı, kendi çaresizliğine tutunmuş bir hayatı, yürek çarpıntılarıyla boğulan bir hayatı, kendi sözüne benzetmeye çalışıyorsun. Benzemedi diye aşağılıyorsun. İnsan birisine merhaba derken bile iki cümle kurar. İkinci bir cümle kursan belki kalbin açılacak. Bu, tüketir insanı. Bu, bilgisizlik bile değildir. Güzellik, kinden doğmaz. Anlamak, nefretten doğmaz. Hiçbir büyük düşünce, hiçbir küçük akıldan doğmaz.
Güzellik bir beden büyüsü olsaydı, insanın hayranlığı çok çabuk hayal kırıklığına dönüşürdü. Biz bir yüzde, bedenin bir ince kıvrımında, insan ruhunun en derinlerindeki varoluş esrarının, açıklanamaz bir hazzın, bir iyilik duygusunun bizi yücelten, değerli kılan ışıklı gölgeli bir yansımasını gördüğümüz için tutkuyla severiz güzelliği. Varlığımız menevişlenir. Kötülüğü unuturuz. Bilmediğimiz bir heyecan, taşlara yıldızlara dolar. Yine de bu varoluş ayinine kırılgan bir keder eşlik eder. Ah o canımıza batan geçicilik sezgisi, ölüm bilgisi! İnsanın size rağmen yaşaması nasıl bir mucize!!
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
Ruhumuzun ne zamanın değişimiyle ne de yer sınırlamasıyla esir tutulduğu bir bölgeye ulaştığını öğrenmemiş olsaydık, bu ihtiyarlık gösterisi tahammül edilemez olurdu. Bu varoluş biçiminde bizim doğumumuz bir ölüm, ölümümüz de bir doğumdur. Bütünün ölçekleri bu tür bir dengededir. En içten sevgilerimle, C.G. Jung
Sayfa 194Kitabı okudu
"Kölelerden oluşan hiçbir devlet sonsuza kadar yaşayamaz. Eski gelişim yasası işlemeye devam ediyor. Gösterdiğim gibi varoluş mücadelesinde, güçlüler ve güçlülerin soyu hayatını sürdürme meyli gösterirken, zayıflar ve zayıflardan türeyen nesillerse ezilip yok olma eğilimindedir.
Reklam
Günümüz çocuk edebiyatı üzerine
On dokuzuncu yüzyılın ortalarında kağıt bi­raz ucuzlayıp çocuklarda okuryazarlık oranları hızla yükselince, çocuk edebiyatı da çocuk­ların gerçekten ne istediğini dikkate almaya başladı. Peri masallarının insanı içine çeken açlığı dizginlerinden boşalıp, geliştirilen yeni matbaalarla bir araya gelince çocuk roman­larının önü açıldı. Çocuklar için
Sayfa 34 - Domingo
Ne çok istek. Ne çok özlem. Ve ne çok acı, yüzeye ne kadar yakın, yalnızca birkaç dakika derinde. Yazgı acısı. Varoluş acısı. Hep orada olan, yaşam zarının hemen altında sürekli uğuldayan acı. Ulaşılması böylesine kolay olan acı.
• ❝ —Varoluş nabız gibi atan dayanılmaz bir şeye dönüştüğünde zaman geçmek bilmez. ❞ •
Sayfa 42 - Parantez YayınlarıKitabı okuyor
Ortadan kaldırılması en güç şeydir umut, zira sadece varoluş değil özü de işin içindedir. Her şey. Umuda dayanmayan ne varsa hepsinin dışında kalır. Şeytan bile umut bağlar - kötülüğe.
Resim