20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri Sartre. Varoluşçu akımın öncülerinden ve sözcülerinden kendisi.
Kitap; Roquentin'in kendi bedenine ve dünyaya karşı bir tiksinti duymasıyla başlıyor. (günlük biçiminde) Tiksinti, yalnızlığın felsefesi, varoluşun kaygısı, seçimlerin sorgulanması, hayatın trajedisi, bunalım ve varoluşun "BULANTI"sı...
İnsan, insanın varlığı, insanın düşünmesi... Düşünmek zaten var olmanın bir biçimi. Ya var olmamak istiyorsak! O zaman var olmak istemediğimizi mi düşüneceğiz? Peki ama düşününce var oluyorsak var olmamayı düşünmenin anlamı nedir?
Ne yapmak istediğimizin farkında mıyız?
Var mıyız?
Yok muyuz?
Aynı şeyleri mi düşünüyoruz yoksa farklı mıyız?
Hepimiz aynıysak bunun anlamı ne ola ki?
Bunlar gibi bir çok soru kafamızda dönüp duruyor ve yanıt bekliyor.
Sartre aslında insan olan herkesin ister istemez içinde bulunduğu o sıkışmışlık duygusunu anlatıyor. Var olmaktan kaçamayacağımıza göre buna bir anlam bulmalıyız belki de...
İşte tüm bunlar ve bulunamayan cevaplar insanda bir bulantı hissi yaratmıyor değil!
Varoluşçu felsefenin kült kitaplarından biri, felsefeyi severim diyorsanız sıkılmadan okuyacağınız neredeyse garanti diyebilirim.
Keyifli Okumalar!