Varoluşun kendisi bir trajedidir
yaşamaktan daha iyi becermiştir. Kleist kendi iradesiyle değil, tersine öyle istendiği için, sadece zorunlu olarak trajik bir yapıya sahip olduğu ve varoluşunun kendisi bir tragedya olduğu için Almanların büyük trajik şairidir: Özellikle varlığının bu karanlık, çapraşık, kapalı ve aynı zamanda coşkulu yanı, Prome-theusvari yaradılışı oyunlarını benzersiz kılar ve ondan sonra gelenlerin hiçbiri, ne Hebel’in soğuk akılcılığıyla, ne de Grabbe’nin baştan savma sıcaklığıyla onlara hiçbir zaman erişememiştir. Onun kaderi ve havası eserlerinin ayrılmaz birer parçasıdır: Bu yüzden de sık sık sorulan, eğer sağlıklı olsaydı ve kaderinin elinden kurtulabilmiş olsaydı Alman tragedyasını daha nerelere taşıyabilirdi sorusu bana yersiz ve anlamsız geliyor.