Çok üzülmüştü ama hiç ağlamamış, hatta ağlayacak gibi bile olmamıştı. Annesi ağlamıştı ama üç gün sonra Chopper'i unutmuştu bile. Oysa Mark köpeğini hiç unutmadı. Ağlamamanın değeri buydu işte. Ağlamak, içinde ne varsa bunu yere işemekten farksızdı.
Sâni-i Zülcelâl, ne kadar evsaf-ı kemâliye varsa, onlarla muttasıftır. Zira mukarrerdir ki: Masnûda olan feyz-i kemâl, Sâniin kemâlinden iktibas edilmiş birzıll-i zalîlidir. Demek, kâinatta ne kadar hüsün ve cemâl ve kemâl varsa, umumundan lâyuhadd derecede yüksek tabakada evsaf-ı cemâliye ve kemâliyeyle Sâni muttasıftır. Evet, ihsan servetin, icad vücudun, îcâb vücubun, tahsin hüsnün fer'idir ve delilidir. Hem de Sâni-i Zülcelâl, cemi' nekaisten münezzehtir. Maddiyatın mahiyatının istidatsızlığından neş'et eden nekaisten müberradır. Kâinatın mahiyat-ı mümkinesinden neş'et eden evsaf ve levazımatından mukaddestir.
لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىْءٌ جَلَّ جَلاَلُهُ *
Kainatta var olan her şey, her araca inen binen yolcu, ne varsa her sey bilinçtir. Bu anlamda bütün kainat bilince hizmet eder ama bütün kainat dediğinde bilincten başka bir şey değildir..