KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri
Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek... Tek başına... Özgür olmak... Dünyaya kendi gözlerinle bakmak... Sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak... Bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak... Ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek, İsteyince Ay’a bile gidebilmek. Başarıyı alnının teriyle elde edebilmek. Demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın. Varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar. Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var? İstemem eksik olsun...
Reklam
"Zengin olmak marifet değil" derdi Momo'ya, her isteyen zengin olabilir. Birazcık zenginlik için hayatlarını ve ruhlarını satanlara bir baksana, ne hale gelmişler! Yok. Ben onlar gibi olmak istemem. Varsın bazen cebimde bir kahve param olmasın; yeter ki hep aynı Gigi kalayım!"
''...Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın, Kulaklarım komşuların ayak sesinde; Varsın yine bir yudum su veren olmasın, Baş ucumda biri bana 'su yok' desin de...''
Beni hiç anlamayacaktı. Olsun, varsın anlamasın. Anlasa beğenmezdi zaten, kim anladığına bir kıymet vermiş ki, anlamak küçümsemektir biraz da. Buna da talip değilim. Üstelik daha açığı şu ki hem anlamayacak hem küçümseyecek, küçümseyebilmesi anlayabildiği zehabını ona verecek. Dünya bir ahmağı daha kazanıp ekini belli etmemenin tadına varacak, dünya Sadullah Efendi'nin izansızlığıyla, her şeyin aynı kalışıyla şöyle bir gerneşecek ve diyecek ki "Oh dünya varmış." Dünya olmasın, ne kaybederiz ki?
Seninle yakınlık uzaklık kavramını sınır olmaktan çıkardık anne...Sınırlar sana telaşlı korkularımı anlatmak ya da ne kadar yenildiğimi ve aldatıldığımı anlatırken gözlerimdeki tuzlu suyu silmek kadar somut aşka hala inanmak kadar soyut bir kavram şimdi...Biz seninle havalanan mutlu yusufçuklara,uçurtmalara ve bir yerlerde acının olmadığı ülkelere inandık...Kaderde farklı acıların farklı hüzünlerini sol tarafında umarsız taşıyan iki kadın olmakta varmış...Affet beni göremedim saçlarındaki yılları ve yorgun gözlerini çünkü o sırada aynada kendi saçlarımdaki aklara ve kalbimdeki kederlere bakıyordum;göremedim...Yoksa bilmez miyim saçlarının hep böyle sarı kalmayacağını...Anne...ben bu ülkenin hangi şehrinde olursam olayım avuçlarıma bıraktıklarını her daim aynı yerde saklayamam ama söz veriyorum seni gündüzleri sol tarafımda geceleri yastığımda taşıyacağım...Yine çiçeklere,çocuklara ve masallara inanalım anne...Şimdi dizlerinde minik bir kız çocuğu yerine duyguları törpülenmiş,inandıkları yenilmiş ve dünyanın savaşına kafa tutmuş bir kadın yatıyor...Bu dünyada yalnız annem yaşıyor...Hadi uzat ellerini elimdeki papatyalar solmasın!Gözlerimi kapattığımda sesin kulağımdan uzaklaşmasın...Sen ol dünya varsın olmasın!YASEMİN BAŞ
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.