Aşkın, zorbalığın, kıskançlığın, korkunun, kaygının tarihi varsa merhametin de vardır. İlkin bir görüye sonra değere dönüşen bu tür duyguların her çağa göre gösterdiği değişkenlik, kültür tarihi yazımının başat temalarından biridir şimdi. Örneğin, yüz yıl önce duyduğumuz ezan sesiyle şimdiki arasındaki fark, ancak politik değişimle açıklanabilir. Sesin uhrevilikten egzotikliğe doğru dönüşümü, sesin değil kulağın ideolojisini gösterir. İşte bu yüzden merhametin tarihini başka yerden yazmak gerekir belki. Yaşantının orta yerinde kimin, nasıl bir üslupla, hangi koşullarda merhamet gösterdiğine bakmalı. Linç kültürünün, şovenizmin, faşizan duyguların ayyuka çıktığı günümüzde merhameti dişil zihniyetten okumak, kaçınılmaz bir ihtiyaçtır bana göre. Söz konusu dişil erdem olduğunda içi bulananlar için daha çekici gelebilecek başka bir önerim var. Dileyenler bütün dişil erdemleri perilere bırakabilir. Beklesinler hayatı.