Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yorgunluk benim genel halim. Bana, “Nasılsın?” diye soranlara, en sık verdiğim yanıtın “Yorgunum,” demek olduğunu keşfettiğim günden beri, daha bilinçli olarak “Yorgunum”. Şu memlekette yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğu dediğinden ne olacak, iki-üç dinlenmeyle geçer, ama ben aslında vatan yorgunuyum! Ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.
''Baylar! Körebe oynamaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? Vatanseverliği, halk sevgisini, kültürel gelişime sağladığınız katkıyı bağırarak anlatıyorsunuz. Kendiniz halk ve vatan için, kültür adına ne yaptınız,söyler misiniz? Bazıları utanmadan, inatla ve haince bir arsızlıkla bu ''değerli vatanı'' talan ediyor, ''sevgili halkını'' soyup soğana çeviriyor. Diğerleri bürolarda, yayınevlerinde aylak aylak vakit öldürüyor, okul ve üniversitelerde memur olarak çalışıyor. Ve bütün bunlar olurken ''sevgili halkı'' temsil eden milyonlarca insan maddi manevi çöküşe sürükleniyor, sakat kalıyor, içip kendini kaybediyor, kalpleri kin ve öfke doluyor. Halkın temel değerleri giderek yok oluyor.''
Reklam
MUTLU AŞK YOKTUR İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an Mutlu aşk yoktur Hayatı Bu silahsız askerlere benzer Bir başka kader için giyinip
İşgale uğrayan bütün memleketlerin,asırlardan beri başına gelenler tabi bizim başımıza da gelmiş, vatan muhabbetini, millet sevgisini, her çeşit hamiyet ve kahramanlık o zamana kadar hiç kimseye, bilhassa cephelerde köpekler gibi düşüp ölenler bırakmayan beyler, paşalar, zenginler, münevverler, alimler, serbest meslek erbabının sivrilmişleri. -Tabii hepsi değil fakat yüzde doksan sekizi- birdenbire düşmanla sarmaş dolaş olmuşlardı. Düne kadar Türk ordusuna küflü saman, kurtlu bakla ne vesaire veren ve milyonlar kazandıktan başka bir de harp madalyasına layık görülen müteahhitler,derekap düşman ordusuna en birinci malzeme satmaya başlamışlardı.
Sayfa 304Kitabı okudu
"Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır."
''Mustafa Kemal'in askerlerinin ne ayağında ayakkabı, ne de midelerinde yeterince ekmek varmış.'' Kemal biraz durdu:''Peki, bu adamlar neyle savaşıyorlar?'' diye sordu. Metin gururla başını kaldırarak:''Yüreklerindeki vatan aşkı ve başlarındaki komutana duydukları güvenle'' dedi.
Reklam
"Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan, her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.”
Vatan ve istiklal, vazgeçilmez iki unsurdu. Bunlar olmazsa, iyi ve güzel diye bir şey yaşanmazdı. Şimdi vatanları vardı.Hürriyetleri vardı. Zaman içinde, mutluluğa da, zenginliği de kavuşabilirlerdi. Ama vatanı ve hürriyeti olmayan bir toplum, bunları hayal bile edemezdi.
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak... Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak. Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle. İmânı olan kimse gebermez bu ölümle: Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.' Davransana... Eller de senin, baş da senindir! His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana... Sen
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.