Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun. İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.” “Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler
Halk toplulukları okuma haklarını almak için otoriteleri zorlarlar. Bizde de zorladılar. Ve bunun sonucu olarak Köy Enstitüleri kuruldu. Köy Enstitülerinin kuruluşu vatanda görülmedik bir iş oldu. Toprağın yüzü güldü. Vatan sathı canlandı. Cıvıl cıvıl. Yüzlerce binlerce toprak çocuğu Enstitülere geldiler akın akın. Kendi okullarını kendi elceğizleriyle kurdular. Beş yıl içinde yüzlerce inanmış toprak adamı bilgilerle, zanaatlarla köylerine geri döndüler. Bu inanmış toprak adamlarıyla kara güç arasında zorlu bir dövüş başladı. İftiralara kurban gidenler, vurulup öldürülenler oldu. Ama onlar yürüdüler. Bir ışık gibi yurdu bir uçtan bir uca sarıyorlardı ki… Karşılarına aşılmaz bir duvar çıktı ve her şey tersine döndü. Artık ağzına ve akla ne kötülük gelirse onlara yakıştırılıyordu. Vatan hiyanetliği karasını bile sürdüler onlara. Sonra ne oldu. Köy Enstitüleri yön değiştirdi. Köy Öğretmen Okulları oldu. Bundan ne değişti diyeceksiniz. Her şey değişti. Eskiden yalnız köy çocukları alınırdı Enstitülere, şimdi şehirliler de alınıyor. Ben söyleyim de siz anlayın, şimdi Öğretmen Okullarına, yüzdeye vurursak daha çok şehir çocukları giriyor. Başka değişen ne mi var? Bütün program değiştirildi. Köylerine dönenler eskiden, ellerinde köylünün işine yarar bir zanaatla gidiyorlar, yaralarına merhem oluyorlardı. Şimdi efendi efendi, elini ılıktan soğuğa vurmamışlar gidiyor köye. Eskiden kızlar vardı okullarda. Şimdi kızlar için bunlar yasak! Eskiden daha çok öğrenci giriyor, daha çok mezun oluyorlardı. Yani açıkçası bu Köy Öğretmen Okulları o Köy Enstitüleri değil.
Reklam
.... bir gazeteci düşünürü vurdurmuşlardı vatanlarını çok sevdiklerini zanneden bahtsızlar... Evet, bahtsızlar çünkü insan kıymetini bilmeyen vatan kıymetini hiç bilmez... ve genç bir çocuktan bir katil yaratmışlardı. hem insan hem de vatan sevgisi bilen on binlerce kişi tek yürek olmuş cenazenin arkasında yürürken, öldürülen HIRANT DİNK in acılı karısı söylemişti bu cümleyi. .... cenazenin peşinden gidenler kardeşlik ve barış için yürüyorlardı.
Sayfa 100
Vatan Gazetesi (1884)
Gazete göçün meydana getirdiği tahribatı örneklemek için ise ilk göç dalgasında nüfusunu büyük ölçüde kaybeden şehirlere dikkat çekiyordu: İşte size ibretlik bir örnek Trebin (Trebinje), Ehlüne ve Tsazin (Cazin) kazalarıdır. Çok iyi bilirsiniz ki birkaç sene öncesine kadar bu kazalar İslam nüfusunun yoğunluğu ile parlak memleketler; içinde yaşayan Müslümanlar da nüfuzlu ve itibarlı adamlar idiler. Bir kimse Ehlüne ve Trebin hakkında söz açacak olsa, ilk sözü oradaki Müslümanların zenginlik, servet ve itibarlarına dair olurdu. Bugün o yerlerlerin hallerine bakınız ve ibret alınız. Nerede o eski parlaklık, nerede o zenginlik ve şöhret? Orada Müslümanların adı okunmuyor. Nasıl okunsun, göze çarpacak Müslüman kalmadı ki. Peki gidenler iyi mi yaptılar? Hem kendilerine hem memlekette bıraktıkları din kardeşlerine kötülük ettiler. Onlar mal mülklerini yok pahasına satıp dünyanın her tarafına dağıldılar. Birçoğunun elinde avucunda bir şey kalmayıp her türlü sefalete düçar oldular. Geride kalanları ise üzüntü ve karamsarlık içinde bıraktılar. Bu haller devam ederse en nihayet Bosna'da İslam varlığını yerinden sarsacak ve belki temelinden yıkacaktır..
Sayfa 58 - Yeditepe YayıneviKitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
Emperyalizmin Çalışma Yöntemi Emperyalizm tek kişi ile dikta rejimi kurduğu ülkelerde oyuncu değişikliği yaparken bir önceki kullandığı kişi ile tamamen zıt birini toplumun karşısına çıkartır ve başka seçenek bırakmaz ki o toplumu sorunsuz bir şekilde bir daha aldatsın. Sürdürülebilir sömürge düzenini kurma yöntemi bu şekilde işler. Sosyal
İkinci Adam YayınlarıKitabı okuyacak
Aşağılık: Siyonist lider ve hâlâ o köpeğin izinden gidenler...
Fakat Avrupa'dan göç eden Aşkenazi Yahudileri için aynı şey söylenemezdi. Dışardan gelip misafir konumunda olmalarına rağmen ev sahibi Filistinli Arapların varlığından rahatsız oldular. Herzl'in şu ifadesi bu durumu gayet iyi açıklamaktadır: "Size, milletsiz bir vatan vermeye söz veriyorum".
Sayfa 77 - Nev Y.Kitabı okudu
Reklam
ALMANYA ACI VATAN VECDİ İSE JALAPENO
"Yirmi Bir Günde İnsan Hayatının İçine Sıçma” akımının öncülerinden Vecdi Kartal, hiç gelmeseymiş daha iyiymiş diyeceğimiz o üç haftalık iznin sonunda Refiye Teyzemi almış gitmiş; iki evladına annesiz bir çocukluk yaşatmış. Teyzem hep "Ben o Almanya'da ölmedim ya, daha da ölmem" der. Gidince çalışmayı bırakmış bu Vecdi, teyzemi fabrikada çalıştırmış, izin günlerinde oturdukları apartmanın temizliğini yaptırmış, geceleri Türklerin çalıştırdığı restoranlarda bulaşık yıkatmış. “Yasaktı Almanya'da böyle şeyler, ama yasak masak dinlemezdi bu Vecdi; Almanya'yı bile karıştırdı" diye anlatır o günleri teyzem. Dil bilmediği için hiç kimseye derdini anlatamadığına mı yansın, it gibi çalıştığına mı, memleketini özlediğine mi, evlatlarının hasretiyle yandığına mı? Hayatının en çaresiz, en yalnız, en yorgun beş yılını geçirmiş ve bir gün canına tak edip atmış fabrikadaki makinelerden birinin altına kendini. Nasıl bezdiyse hayattan artık, gözü bir şey görmüyormuş. Ana babası var ama arayamıyor. Evladı var ama göremiyor, bakamıyor. Hayvan gibi her işe koşuyor Vecdi, teyzemi ama cebinde bir kuruş parası yok. En son... Durun, bu kısmı Refiye Teyzemden dinleyelim:
Ne Umduk? Ne Bulduk? Bilindiği üzere doğup büyüdüğü memleketinden uzaklara düşen insanların içinde en zor durumda kalan münevver olan kimseler oluyorlardı. Doktorlar, eczacılar, dişçiler hemen işe alınıyorlar ve vazifeye başlatılıyorlar. Hukuk, fen, edebiyat, tarih gibi fakültelerinden çıkanlar ise kolay kolay kendilerini geçindirecek bir vazife
Ne Umduk? Ne Bulduk? Bilindiği üzere doğup büyüdüğü memleketinden uzaklara düşen insanların içinde en zor durumda kalan münevver olan kimseler oluyorlardı. Doktorlar, eczacılar, dişçiler hemen işe alınıyorlar ve vazifeye başlatılıyorlar. Hukuk, fen, edebiyat, tarih gibi fakültelerinden çıkanlar ise kolay kolay kendilerini geçindirecek bir vazife
Nâzım Hikmetof Yoldaşın Sefil Müdafilerine! Ey Allahsız şairi müdafaa edenler Ey hak yolu bırakıp bâtıl yola gidenler... Kazdınız mezarını bile bile vatanın, Hakikat aynasına bakıp biraz utanın!... Aramaya lüzum yok sizi Rusya'da, Çin'de Beliriyor çehreniz bu aynanın içinde ... Olmasaydı solculuk beyninizde kazılı, Etmezdiņiz himaye o
Reklam
Okuma Hakkı (09.08.1959)
Halk toplulukları okuma haklarını almak için otoriteler zorlarlar. Bizde de zorladılar. Ve bunun sonucu olarak Köy Enstituleri kuruldu. Köy Enstitülerinin kuruluşu vatanda görülmedik bir iş oldu. Toprağın yüzü güldü. Vatan sathi canlandı. Cıvıl cıvıl. Yüzlerce binlerce toprak çocuğu Enstitülere geldiler akın akın. Kendi okullarını kendi elceğizleriyle kurdular. Beş yıl için de yüzlerce inanmış toprak adamı bilgilerle, zanaatlarla köylerine geri döndüler. Bu inanmış toprak adamlarıyla kara güç arasında zorlu bir dövüş başladı. İftiralara kurban gidenler, vurulup öldürülenler oldu. Ama onlar yürüdüler. Bir ışık gibi yurdu bir uçtan bir uca sarıyorlardı ki... Karşılarına aşılmaz bir duvar çıktı ve her şey tersine döndü. Artık ağzına ve akla ne kötülük gelirse onlara yakıştırılıyordu. Vatan hiyanetliği karasını bile sürdüler onlara...
Sayfa 14 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.