Tahammül edemediğimiz şey evde tıkılıp kalmak değil, kendi karanlık tarafımızla yüzleşmek... Bazıları içinse kalmak, hiç olmadığı kadar yol almak...
Sonu olmayan her şeyi dinlenerek, şöyle derin bir nefes alarak yapıyoruz, sevgi dışında. Oysa “dinlenerek sevmek” diye bir şey olmalı, çünkü sevmek, enerjinin en çoğunu, devasa adımları hak ediyor.
Çoğu zaman uykusuzluktan değil, ümitsizlikten uyumuyoruz. Yeni bir güne alışmaya tahammülümüz yok, kendimize bakacak yüzümüz. Önce kendimize küstük, sonra günleri çuvala koyduk.