Ve iki rakip takımdan oluşan komite toplanır. Kimseden altta kalmamak için, gidilmiş bütün düğünler masaya yatırılır. Nerde yapıldığından tutun da, takı hasılatına, as kadronun neler giydiğine, gelinliği - damatlığına, kınası - bindallısı - çerezi - meşrubatına, gelin çiçeği - kuaförü - araba süsüne, bahşişi, düğün pastası, hatta balayısına kadar
Netlik insanı köreltir. Her konuda net olmaya çalışmak insanı düşündürmekten uzaklaştırıp tembelleştirir diye düşünüyorum. Belirsizlik insanı yorsa da, belirsizliğin içinde yaşadığınız içsel devinimler sizleri doğruyu aramaktan ziyade sizi buldurur. Zaten çoğu zaman doğru ile yanlışı bulamayız. Ama aramaktan vazgeçmeyiz.
Duygu...
Nedir duygu?
Neden hep bir duygu arayışındayız ki? Mesela neden mutluluğu kovalarız? Neden hüzünle uğraşırız ki? Aşk'ın acısı, sevda'nın karası...Bir yol versek duygularımıza, özgür bırakamazmıyız?
Özgürlük de bir duyguydu değil mi? En çok onu mu severiz? Yada en çok ondan mı yara alırız? Bir de 'Güven'!!! Yaralarımızdan "güven kaybı" akar. Ama biz yine de vazgeçmeyiz kanamaktan. Çünkü bir kere aldın mı acının tadını, alışıyorsun ona. Bağlanıyorsun. Hayata tutunacak bir dal veriyoruz kendimize. Yaşamak!!! Bütün gayemiz bu aslında da, biz farkında değiliz. Kavgalar, küslükler, kırgınlıklar. Sonra barış, sarılmalar...İşte bir çemberin içindeyiz de göremiyoruz. Basiret gözümüz kör çünkü. Yada böyle kolay diye mi...Zoru başarmayı denesek?! En yükseklere giden yollar zor tırmanışlardan geçer. Ruhu cisminden arınmışların yüksekliği orası. Piru-makam/nirvana. Orada geçmiş yok, gelecek yok. An var. Şimdi var. Bağımsızlık var. Kendinden bağımsız yeni bir 'ben' var orada.
Ben 'ben'imle yüzleşmeye gidiyorum. Zor ama imkansız değil. Siz de deneyin.