Çağımızın Batı Uygarlığıyla daha önce gelip geçmiş ya da henüz varlıklarını şu veya bu biçimde, şu veya bu düzeyde sürdüren öbür uygarlıklar arasında bir de şu fark göze çarpıyor: bugünkü Batı Uygarlığı, tarihte eşi görülmemiş bir egosantrik mizaç ve tutkuyla, kendinden öncekilerden kalan değerleri âdeta önce sterilize ediyor, paketliyor,
Sayfa 22 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Avrupa'nın şuurumuzu felce uğrattığı kelimelerden ikisi de kültür ve medeniyettir. "Çağdaş uygarlık düzeyi"nin dışında bazı hakikatler olabileceğini idrâk edemedik. İkinci Meşrutiyete kadar kültür kelimesi yok bizde. Nasıl olur? Kültürü karşılayacak kelimemiz yok mu? Kültür tek başına bir Babil kulesidir. Balıkçılık, ziraat, mikrop
Reklam
«Kendimizi var olan tek boyut olduğunu zannettiğimiz üç boyutlu bir anlayışa hapsediyoruz. Duygu odaklı beynimiz otomatik döngüler hålindeki tepkilerimizi yönlendiriyor, zihnimizin gücü bütün alanı kaplıyor. Olasılıkların sonsuz alanına geçmemizi sağlayacak evrensel enerjiye ulaşmıyoruz. Oysa bugün göremediğimiz ancak hissettiğimiz paralel dünyaların bilincine varıyoruz. Sezgilerimiz bu dünyaya ait. Yepyeni bir çağa giriyoruz, saf enerji çağına: üst seviyedeki frekansların alanına. Bu alanda ruhumuz, otomatik davranışlarımızın önüne geçip tek tek bütün hücrelerimizi yeniden şifrelendirerek, bizi kirli hatıralarımızdan arındırıyor. Başka bir anlayış boyutuna erişiyoruz. Eşsiz bir titreşimde bütünü deneyimliyor ve ikiliğin bir illüzyondan başka bir şey olmadığını anlıyoruz. Yepyeni bir iletişim biçimi deniyoruz: Evrenin enerjisiyle bağlantı hâlindeki sezgiler veya düşüncelerin doğumuna tanıklık ediyoruz.»
Sayfa 181
Çoğunlukla şairlerden ve roman yazarlarından çalınarak her tür ihtiyaca ve kullanımına göre uyarlanan, hazır alınan sevgiler yine de sanatın alanına, hayatın güzel biçimlerine tembel ve büyüleyici bir tatmin edicilikle geçiyordu.
_Asıl mesele, şimdiye dek kimsenin görmediğini görmek değil fakat daha çok şimdiye dek kimsenin düşünmediği bir şeyi düşünmektir. Dolayısıyla bir filozof olmak, doğa bilimcisi olmaktan çok daha fazla şey talep eder. _Orta çağlar bize tecrübe etmeksizin düşündüğümüzde nereye gideceğimizi gösterdi. Yaşadığımız yüzyıl da düşünmeksizin tecrübe
Duyusal etkinlikler aracılığıyla dış dünya konusunda algıladığımız ve kendilerine tepki gösterdiğimiz bütün olaylar Ben'de geçer; ayrıca içgüdüler, dürtüler, sezgiler vb. gibi ruhsal derinliklerden bilinç alanına çıkıp bir boşalıma kavuşturulmalarını bekleyen tüm içeriklerin de yine değerlendirmelere konu yapıldığı yer Ben'dir.
Reklam
Ad kaderi çağırır, oysa kader talimat almaz, ricalar yararsızdır. Eski Türkler insanın adıyla ka­deri arasında bir ilişki olduğuna inanırlarken haksız de­ğillerdi bence. Tanıdığım bütün Sevgiler sevgiyi aradılar, Özlemler yanıp durdu, Yiğitler, Mertler hayatın içinde ezilip gitti, Kahramanlar öldü ve Umutlar teselli edile­miyor. Anneannemin adı ablama verilmiş. Ben doğunca an­neannem bana da kendi adının verilmesini istemiş. Anne ablasına senin adını koyduk zaten. Olsun, ona da küçük Havva deriz. Nasıl bir kendi varlığını beğenmek idiyse anneanneminki, hatta beğenmekten de öte, kendini in­sanlar üstü, hatta alemler üstü görmek idiyse, kendini Havva Ana'yla bir tutuyordu, sanki dünya onun soyu, sanırsın insanlık ondan geliyor.
''Sanki zenginlikleri toplamışçasına arabasına biner ve erkek kardeşi olmayan o, erkekleri arar. Ushas (Şafak Tanrıçası), tıpkı kocasını seven bir kadın gibi, süslü elbisesiyle gülümseyerek güzelliğini sergiler. Kız kardeş yerini ablasına bırakır ve ona bakarak çıkıp gider. Güneş ışınlarıyla parlayarak güzelliğine bürünür, tıpkı bayrama giden kadınlar gibi.'' * DİPNOT: ''ablası'': Gündüz vakti. Şafak yerini gündüze bırakır.
Sayfa 126Kitabı okudu
“ O halde fiziksel nesne nedir? Bu durumda onun, tüm gerçekliğin özel bir tezahüründen ne fazla ne de az bir şey olmadığını kabul etmek zorundayız. Fiziksel nesne niteliğindeki şey, elbette uzay ve zaman içinde var olur ve belli bir olgusal kimlik sergiler. Fakat buna rağmen kendi içinde, bu sınırları ve görünür kimliği aşar. Dolayısıyla parçalardan oluşmuş çokluk kavramı, öne sürdüğümüz veya sürebileceğimiz farklı ‘soruların’ cevabı niteliğinde ‘yüzeysel’ bir uygulama alanına sahipken, ‘parçalanmamış bütünlük’ anlayışı dipsiz derinliklerde hüküm sürmektedir.”
Sayfa 101Kitabı okudu
Evrimsel Psikolojinin Mitleri: Eleştirel Olmayan Bir Evrimciliğin Sefaleti
Evrimsel psikoloji, evrim kuramının hayvan ve insan psikolojisine uygulanmasıyla oluşturulmuş bir araştırma alanı. Bu alan, çoğunlukla, insan türünün diğer hayvan akrabalarıyla olan sürekliliğini vurguluyor ve insan davranışına ilişkin bilmecelere türler arası karşılaştırma yaparak yanıt bulmaya çalışıyor. İndirgemecilik Evrimsel psikolojinin,
Reklam
“Yaratıcı çalışma, yaşama eyleminin üzerine geçirilmiş bir deli gömleğidir. Yaratıcı faaliyet, insanı çıldırmaktan, intihar etmekten alıkoyar. Rilke bir şair adayına, ancak yazmaktan kendini alamadığı takdirde şair olabileceğini söylemişti. Yaratma bir dürtüdür, bir gereksinimdir. Tek kişilik, bireysel bir çabadır. Yaratıcı yaşamını paylaşmaz. Kendisini hapseder. Sonunda, yarattığı nesneyi sergiler. Her yaratıcı düş kurabilmek, derinlere inebilmek için kendi sığınağına kaçar. Başkalarından uzaklaşarak kendi bireysel mekanına sığınır.”
Bir ringa martısı, yuvasına kırmızı bir yumurta koyacak olur­sanız, çılgına döner. Kırmızı renk bu kuşta saldırganlığı, yumurta­nın şekli de kuluçka davranışlarını tetikler. Hayvan sonuç olarak bir yandan yumurtaya saldırırken bir yandan da kuluçkaya yatma eğilimine girer.İki program aynı anda çalışınca geçerli bir sonuç üretemez. Kırmızı yumurta, martının beynine birbiriyle mücadele eden iki derebeylik olarak kazınmış ve hem özerk hem de birbirine aykırı iki programı birden harekete geçirmiştir. Rekabet ortadadır ama kuş, düzgün bir işbirliği sağlayacak arabuluculuğu yapma be­cerisinden yoksundur. Benzer biçimde dişi bir dikenli balık, erke­ğin alanına girerse erkek saldırma ve kur davranışlarını aynı anda sergiler ki, dişiyi tavlamanın yolunun bu olmadığı gayet açıktır. Zavallı erkek dikenli balık, basit kilit-anahtar girdileriyle {Sınır ih­lal edildi! Dişi!) tetiklenen bir zombi programlar yığınıdır adeta ve çalışmakta olan alt programlar da uzlaşmanın yolunu bulamamış­lardır. Bu veriler, bana göre ringa martısı ve dikenli balığın bilinçli diyebileceğimiz bir durumda olmadıklarını söyler. Çatışan zombi sistemler arasında başarılı bir arabuluculuk ger­çekleştirme kapasitesinin, yararlı bir bilinç göstergesi olduğunu düşünmekteyim.
"Bardak telefonu" (anlamını daha sonra açıklayacağım) adı verilen son yöntemden bahsedebilmemiz için Madame Bovary'nin en akılda kalan sahnelerinden birini birlikte okumamızı rica edeceğim. İkinci bölümün sekizinci kısmındaki "Tarım Şenliği" sahnesinden bahsediyorum; burada birbirlerine örülerek anlatılan iki (hatta üç)
Sayfa 115 - 116-117 Can Yayınları (Çağdaş)Kitabı okudu
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.