“DEVLET” ADINDAKİ “HARAMİ OCAKLARI” İLE SİYASİ BAĞLARI MUHAFAZA ETMEK FAYDASIZDIR
Türkiye, Demokrat Parti iktidarda kaldıkça, kesin olarak Batı grubunda kalacaktır. Bu bakımdan Avrupa-Amerika demokrasileriyle siyasî münasebetlerimizin devamı gayet tabiidir.
Bir devlet, dost olmadığı başka devletlerle de siyasî münasebetlerini muhafaza
Osman Gazi’nin Fatih’e Devrettiği Bayrak
Osmanlı Devleti’nin banisi Osmanoğulları sülalesi, Oğuz Türklerinin Kayı boyuna mensuptur. Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı I. Alâeddin Keykubad devrinde (1220–1237), Ertuğrul Gazi önderliğinde Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Kayılar, Anadolu Selçuklu Devleti’ne yaptıkları hizmetlere karşılık olarak,
Osman Gazi’nin Fatih’e Devrettiği Bayrak
Osmanlı Devleti’nin banisi Osmanoğulları sülalesi, Oğuz Türklerinin Kayı boyuna mensuptur. Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı I. Alâeddin Keykubad devrinde (1220–1237), Ertuğrul Gazi önderliğinde Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Kayılar, Anadolu Selçuklu Devleti’ne yaptıkları hizmetlere karşılık olarak,
Bulgaristan Dışişleri Bakanı Geşof diyor ki: 'Eğer Osmanlı Hükümeti Batı Trakya'da kurulan yeni hükümeti kendi eliyle yok etmiş olmasaydı, büyük devletler bu devleti kesin olarak tanıyacaklar ve Türkler Balkanlar'dan çıkmamış olacaklardı. Biz bu sonuçtan endişe ettik. Fakat Osmanlı devlet adamları, özellikle Cemal Paşa bize, bizden çok hizmet etti.' s:104
Batı Trakya dediğimiz yer bizim dünkü bir iki kazamız, sayıları 90 bine inen Türkler'de dünkü fatih sahiplerinin torunlarıdır. Kendisinden koparılan ülkelerdeki ırkdaşlarla ilgilenmek ise hem bir milli ülkü işi, hem insanlık borcu, hem de şeref ve fazilet davasıdır.
Hangi partiye mensup olursa olsun, bütün Yunan hükümetleri Türklere her türlü baskı yaparak memleketten kaçırmanın yollarını bulmuşlar, türlü kanunlar çıkararak Türklerin topraklarını çok ucuza almayı başarmışlar, bu toprakları Yunanlıları yerleştirerek ve onları iktisaden Türklerden üstün kılarak Batı Trakya'dan Türklüğü silme yoluna girmişlerdir.
*Yunan makamlarının bu baskı ve haksızlıklarını protesto etmek amacıyla, 1985 Kasım'ında, Batı Trakya Türklerinden Operatör Doktor Sadık Ahmet bir imza kampanyası başlattı. Ayrıca Dr.
Sadık Ahmet, 24-26 Eylül 1987 tarihlerinde Selanik'te "Demokrasi
ve İnsan Hakları" konulu uluslararası bir konferansta, "Batı
Trakya'da Yaşayan Müslüman-Türk Azınlığın Şikayet ve Dilekleri"
başlıklı bir bildiriyi Konferans'a katılanlara dağıtmak isteyince.
güvenlik güçlerince bu eylem engellenmişti.
*Doktor Sadık Ahmet 24 Haziran 1988 tarihinde, "halkı huzursuz eden ve ülkenin uluslararası ilişkilerini zedeleyen yalan haber yaymak ve sahte imza kullanmak" suçlarından 30 ay hapis ve
100 bin drahmi para cezasına çarptırıldı. Bu olay Türkiye'de büyük tepki uyandırmış ve Doktor Ahmet'in duruşmalarını Türkiye'den birçok hukukçu ve avukat izlemiş; bu tepkiler üzerine Selanik İstinaf Mahkemesi de, tanıkların gelmediğini ileri sürerek davayı süresiz olarak erteleme yoluna gitmişti.
Batı Trakya Türkleri, Yunan vatandaşı olmalarına karşın me
muriyete alınmamakta ve Türkiye'de yükseköğrenim görmüş Batı
Trakyalı Türk gençlerine iş verilmemekteydi.
Batı Trakya Türklerinin Osmanlı döneminden süregelen vakıf
malları vardı. Yunan Hükümeti, 1990 yılında kabul ettiği bir yasayla, Lozan Antlaşması'nın da koruması altında bulunan vakıf
ları dernek haline getirmiş ve bunlar üzerinde denetim kurmuştu. Bu vakıfların gelirleri özellikle okul yapımı için kullanılırken, yasadan sonra bu gelirler Yunanistan Eğitim Bakanlığı'na teslim
edilerek, Türklerin okul açma olanakları yok edilmeye çalışılmıştı.
Böylelikle Türkler, çocuklarını Yunan okullarına göndermeye zorlanmıştı. Ayrıca Yunan Hükümeti, Batı Trakya'da ortaokul açmayarak, Türk çocuklarını diğer Yunan kentlerindeki ortaokullarda öğrenim görmeye zorlamış ya da Türk çocukları ilkokul eğitimiyle yetinmek zorunda bırakılmıştı. Öte yandan Yunan makamları,Türk okulları üzerinde de çok sıkı bir denetim uygulamaktaydı.
1954'ten itibaren Kıbrıs sorunu Türk-Yunan ilişkilerinin gergin
leşmesine neden olurken, Yunanistan, Batı Trakya'daki Türk nüfu
su da kendisi açısından tehlikeli bulmaya ve buradaki Türk varlığını eritmenin yollarını aramaya başlamıştı. Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin mülkiyet haklarına kısıtlamalar getirmiş ve böylelikle, Türklerin toprak sahipliği giderek azalmıştı.
Örneğin Türklere, bina inşaatına ve evlerin tamirine izin verilmemekteydi.
Türkler, mallarını, topraklarını ya da evlerini ancak Yunanlılara
satabiliyordu. Türk'ün Türk'e gayrimenkul satması son derece güçleştirilmişti. Yunan bankaları, Yunanhlara gayrimenkul alımla
rında kredi olanaklarını genişletirken, Türklerin kredi almalarını
hemen hemen olanaksızlaştırmıştı.