104 syf.
10/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
Faruk Duman okumaya devam ediyorum.Geçen hafta Kırk adlı eserini büyük keyifle okumuştum, bugünse Ve Bir Pars Hüzünle Kaybolur, hem keyif verdi hem de beni üzdü açıkçası. Keyif verdi; çünkü yazarın en sade eseri olarak, en anlaşılır, en net eseri olduğu için okuması en kolay kitabı bir yandan da, bu da beni çok zorlamadığı için diğer eserlerine
Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur
Ve Bir Pars, Hüzünle KaybolurFaruk Duman · Can Yayınları · 2012543 okunma
Bana göre, güzellik, elinden asla kurtulamayacağımız bir şeydir. Dahası, güzellik kapısından girer, ölüm kapısından çıkarız. Bu nedenle, her şeyden önce, insan bu kapının önünde sessizce durabilmeyi öğrenmelidir. Sonunda, işte böyle olur: Güzel, boyanır. Bir eşsiz kapıya dönüşür. Ve siste hüzünlü bir pars, ansızın kaybolur.
Reklam
Kimi zaman türlü haksızlıklara uğradığı olur, bunu hep olgunlukla karşılardı. Düşmanını, olgunluğuyla bozardı.
Sayfa 19
Bu dünyada, yalnızlığımızın mutlak bir yalnızlık olduğunu anlayamadığımız için acı çekeriz. Ölüm korkumuzun nedeni de herhalde budur.
Sayfa 69
Sahtesi Olmayan Tek Duygu: Korku
Bir yürek gürültüsü, bir korku işareti. Oysa insan yeryüzünün bunca korkuyu nasıl olup da taşıyabildiğini asla anlayamaz. Elbette, bu korkunun yükselişini, böylece vücudunun bir yerinde, bir uzuv gibi aklınca yaşamaya başladığını...
Ama gün geliyor, yaşam derin bir uçurumla ikiye bölünüyor. Bi boşluk. Uzak bir yere gidiliyor; daha önce hiç görülmemiş şeyler görülüyor orada...
Reklam
Devasa Büyüklükteki Babalar
Babam, görmüş geçirmiş bir adamdı. Genç öldü. Ama ağarmış saçları vardı. Yüzünde hep korkunç, koyu bir keder bulunurdu. Ben onun, çocukluğunu geride bırakır bırakmaz, bir gece içinde büyüdüğünü, dünyaya artık bambaşka gözlerle baktığını, böylece o geceden sonra artık bambaşka biri olduğunu düşünürdüm. İnsanların saçlarını ağartan, ama onu yaşamın sonsuz bilgisiyle donatan bir gece; daha önce kimsenin erişemediği sırları insanın gözüne nakşeden bir uyku... Böylece hemen hemen hiç konuşmazdı ve kimseyle tartıştığı da görülmemişti. Kimi zaman türlü haksızlıklara uğradığı olur, bunu hep olgunlukla karşılardı. Düşmanını, olgunluğuyla bozardı.
Ama ben de düşünüyordum; çarşıda bir işe girsem ne kazanacaktım? Çocuklar hemen hemen hiç para kazanmıyorlardı. Aldıkları üç kuruş yevmiyeyi götürüp babalarına veren o gariban çocuklar. Herhalde o para, babalarının da bir işine yaramıyordu. Şöyle geçiyordu içimden: Hiç çalışmasam, oradan alacağım üç kuruşla getireceğim şeyler... Yani bunlar olmasa da olurdu. Fakat o zaman anneme ne diyecektim? Onun gözünde, çalışmayan, çalışmak istemeyen biri konumunda olmak istemiyordum.
657 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.