Hakikati ilk öğrendiğim andan itibaren onu hiç unutmadım. Demek ki seni ilk öğrendiğim andan itibaren hafızamdasın ve ben seni hatırlayınca ve senin hazzına varınca seni orada buluyorum."
Dün güvendiğim insanlar, bugün güvenilmeyecek insanlar olduklarını bir bir ispatlıyor. Kimse beni yanıltmıyor. Zamanın geçmesi yeterli, herkes kendini hak ettiği yere koyuyor. Bu yüzden kimilerini hatırlayınca dudağımda tebessüm oluyor, kimilerinde hissizliğim... Çoğundan gözyaşımı dahi aldım.
Bazı şeyler artık ağlatmıyor... Yani diyeceğim o ki artık o saf insan yok karşınızda!
Ağladım ve büyüdüm. Dün korkak, hızlı ve büyük adımlar atarken; bugün kendinden emin, yavaş ve küçük adımlar atıyorum. Önceden bir adım atan herkese koşardım, şimdi koşana bile bir adım atıyorum. Dünü sorguladım ve kaybettim. Bugün sorgulayışımı bile sorguluyorum. Az konuşuyor
çok düşünüyor ve bol susuyorum. Tek başımayken daha güzel oluyor her şey.
Nurullah Genc - Ruveyda
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni.
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim; iliştir beni memnu
Herakleitos hakkında yazdığı bir kitabı henüz bitirmiş olduğunu ve "okuma"nın onun yaşamının herhalde pek önemsiz bir parçası olmadığını hatırlayınca pedalları ustaca geri çevirmem ve benim asıl ilgi alanımın onunkiyle aynı olduğunu bilmesini sağlamam gerektiğini fark ettim. Ama beni sarsan şey, kendimi kurtarmak için gereken ayak çabukluğu değildi. Gerek o anda, gerekse tren yolunun orada havadan sudan konuşmamız sırasında boyuna, dışarıya hiç öyle görünmeksizin, hatta kendi kendime bile kabul etmeksizin hep çabaladığım ama beceremediğim bir şeyi, onu tavlamaya çalıştığımı sonunda birden fark etmemin yol açtığı nahoş tedirginlikti.
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtınaadını söylemek
O dedi ki:
Beni, benden almıştın ya,
Çıkla sen ben olmuştun ya
Gerçek sevgi, yalan dünya
Aklında mı?
Ben dedim ki:
Vazgeç gayri iş yok bende,
Yitirmişim seni, sende.
Kimin nesisin, adın ne?
Unutmuşum!
Ve bilenler dediler ki:
Aşk da, söz de yalan imiş;
Akıl işi değil bu iş...
Ve sonra hatırladık ki,
Sevenler hep boşa sevmiş...