Türkiye’nin IQ haritasıymış… Doğu Karadeniz’in rakamlarını yer değiştirdiğinde her şey yerine oturuyor :) Bu veriler, hamsi sezonu kapanmadan önce alınmış. Oysa gece yarısı olup omega 3 tamamen sindirilince geriye hamsi kadar bir zekâ kalıyor.
İnsanoğlu, ucunda yaşam olan her şeye alışıyordu zamanla. İster sabretsin ister etmesin her şey gelip geçiyordu. Zamanın hükmü, insanın gücünü aşıyor ve daima galip geliyordu.
Reklam
Sevenler
Bak, nasıl serpiliyorlar birbirlerine; ruha dönüyor her şey damarlarında. Bir eksen gibi titreşiyor sûretleri, her şeyin sıcak, coşkunca döndüğü, etrafında. Susuzlar ve kavuşuyorlar içileceğe, uyan ve bak: Kavuşuyorlar görüleceğe. Bırak batsınlar geçerek iç içe, dayanmak için birlikte.
Sayfa 29 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
144 syf.
10/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
Nim, Yarı. Yarım.. Bir sandık dolusu tamamlanması beklenen hikaye.. Muhteşem bir kitap ile geldim. "Yapamıyorum. Hep eksik kalıyor!" Alzheimer hastalığı yüzünden emekli olan Nedim öğretmenin hikayesi. Gençliğinde şiir kitabı çıkaran ancak istediği başarıya ulaşamamış Nedim amcamız şimdilerde bir roman yazıp kitaba dönüştürmek ister. En büyük hayalidir. Peki beş dakika sonra yazdıklarını unutacak biri nasıl roman yazabilir, nasıl bitirebilir.. Sandık bir kültürdür bizde. En değerli eşyalarımızı saklarız. Nedim öğretmen de bunu yapar. Bir haberden, bir kitaptan, bir müzikten etkilendikelerini yazar ancak yazdıklarını unutacağını bildiği için her yazdığını günün sonunda bir sandıkta saklar. Hazine dolusu bir sandık.. Sandık dolmuştur, hep yarım kalan hikayelerle.. Kitabın en can alıcı kısmı ise (bana göre) yine bir akşam yazma işiyle uğraştığı vakit eşi Nezahat Hanımın fenalaşır. Talihsizlik bu ya Nedim Beyin hastalığı gösterir kendini ve Nedim Bey acil servis numarasını bir türlü hatırlayamaz. Bu sahnede gözyaşıma hakim olamadım. Nedim Beyin yaşadığı bu çaresizlik gözlerinizin önünden uzunca bir süre gidemeyecek.. Nim hep yarım mı kaldı, son defa masaya oturup NİM diye başlık atan öğretmenimiz başardı mı? Kitapla ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki.. Empati yapa yapa okuyup hastalığı araştırıp yoğun duygularla kitabı bitirip boşluğa düşüyorsunuz. Yazar ile bizzat tanıştığım ve kendisinden imzalı Nim kitabı aldığım için de çok şanslıyım.
Emrah Atiş
Emrah Atiş
Kaleminize sağlık hocam, kaleminiz hep böyle kuvvetli olsun.
Nim
NimEmrah Atiş · Okur kitaplığı · 2021136 okunma
88 syf.
10/10 puan verdi
·
6 saatte okudu
Harika bir anlati okudum arkadaşım Seda sayesinde. Kendi şahsına münhasır İbrahim Aslan bir saat tamircisi. Yıllardır yaşadığı mahallesinde varlığı ve yokluğu bilinmeyen, ömrünü küçücük bir barakada geçiren,tüm dünyasi saatler olan , huzurlu bir ihtiyar olan İbrahim Efendi'nin huzuru devletin onu sormak istemesiyle son bulur. "Devletle biraz yüz göz oldun mu,altından döşeği, ahırindan eşeği alırlar.s.44" Gerçekten de İbrahim Efendi'nin dünyası alt üst olur . Eserde usta Tanpınar' in Saatleri Ayarlama Enstitüsü' deki Hayri İrdal' a da gönderme yapıp Tanpınar' i ustalıkla selamlıyor yazarımız . İbrahim Aslan karakteri sanki 19.yy de yaşamış gibi bir dille ve karakter sunumuyla anlatılsa da eserin kurgusu itibariyle günümüzde geçiyor.Yani oldukca özgün bir karakter olan İbrahim Efendi hayattan büyük beklentileri olmayan ufacık şeylerle mutlu olan ve hayatı seven bir adam... Her şey bir gün devletin onu sormasına kadar çok iyidir. "Başımıza gelen her belayı da bir adet dikloron ampulle savuşturabilsek ne tatlı olurdu değil mi?s .25" Devlet dairesinin anlatıldığı kısımları ise keyifle okudum.Derin ironisiyle muazzam bir kısımdı. Okuyunuz efendim. Düşünceyi aklın hizmetine verirsen oradan şeriat değil, felsefe çıkar. S.10
Seda
Seda
Cami cemaati çok sever beni, cuma cemaati pek hazzetmez. Beş vakte gelen herkesi tanırım, onların yüreği Arafat gibidir ama haftanın bir günü camiye uğrayan cuma Müslümanlarindan Tanrı' ya sığınırım.s.44
Saatçi İbrahim Efendi Tarihi
Saatçi İbrahim Efendi TarihiElvan Kaya Aksarı · Vacilando Kitap · 202282 okunma
Ancak ben her insanın yüreğinde olan, çok soylu görünen ama herkesten saklanması gereken pek çok şeyi düşünmenin zararlı, söylemenin ise daha da zararlı bir şey olduğuna ve soylu sözlerin soylu işlerle ender olarak bağdaştığına yaşam deneyimimle çok daha sonra inandım.
Reklam
HALKIN DİLİ ve KUL KELÂMI ÜZERİNE İNEN KUR'ÂN...
- "(...) Eğer bizim irademiz “Ol, olurla aynı ânda” olsaydı, bu bilgi, iradenin olmadan önce olacak olanı da bilmesi olurdu; Allah’ın sessiz ve savtsız kelâmında, kul suretinden kelâm suretine –kul kelâmına– kadar her şey böyle. Bir seslenişle yankısı arasında mevcut birlik ve farklılığın izâhı gereksiz. "Halkın dili, dilin bütün benzeri kullanışları ile Hakk'ın dili olması!"...
Sayfa 445 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
144 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Yazarla daha önce Kuytu adıyla Türkçe'ye çevrilen öykü kitabıyla tanışmışık. Bu küçük roman öyküleri kadar etkilemedi beni ama kendisinin değersiz olduğu anlamına gelmiyor. Zira iki şeyle çok etkileyici; teması: tutku derecesinde merak ve dili: sakin, yine de canlı. Amerika'da çiftçilik, daha doğrusu hayvancılık yapan dul Cy Bellman,
Batı
BatıCarys Davies · Can Yayınları · 202313 okunma
376 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Doğu ülkelerinde,bir zamanlar görevlerini kötüye kullanan memurlara bir fincan kötü kahve ,yani zehir içeren kahve ikram etmek bir gelenekti. Galland, İstanbul'da ailelerin, Paris'te şarap için ne kadar para harcanıyorsa kahve için o kadar para harcadığını ve İstanbul'da dilencilerin Avrupa'da bira yada şarap için olduğu gibi kahve için dilendigini gözlemler. Evet tutkunu olduğumuz kahveyle ilgili ne kadar bilgi varsa yazar hepsini toplayıp derlemiş ve bu güzel kitap ortaya çıkmış. Benim gibi kahve tutkunu okurlara şiddetle öneririm. Kitaplarla ve sevgiyle kalın
Kahve Hakkında Her Şey
Kahve Hakkında Her ŞeyWilliam H. Ukers · Yitik Ülke Yayınları · 01 okunma
Reklam
İzin günlerimde ben:
Hayır, hiçbir şey onu çalışmaktan alıkoyamazdı, hiçbir şey onu alıkoymak hakkına sahip değildi ve şimdi her şey alıkoyuyordu, hem de öylesine ki …
Sayfa 108 - İTHAKİ MODERN
Lise çağı bittiğinde, şimdiye dek aileleri veya öğretmenleri tarafından yönlendirilmiş, düzenli saatlerde çalışma kurallarına tabii tutulmuş genç insanlar, kendilerini ansızın koca şehirde, hazırlıksız şekilde yapayalnız bırakılmış, gözetimden ve öğütlerden uzak, bilhassa netçe tanımlanmış bir görevden mahrum bulurlar. Bir sınava hazırlanmak ile yapacağın işin her gün başkası tarafından önüne konulması aynı şey değildir. Biri hariç artık daha fazla yaptırım yoktur. O da ne kadar uzak ve ne kadar etkisiz olursa olsun, sene sonunda başarısız olmaktan duyulan derin korkudur.
Ne olduğu, nereden geldiği çok önemli değil. Sadece umudu hatırlatacak bir şey... Bir göz kırpması uzunluğunda bile olsa, umut. Gürültülü bir posta treninin kendisi bile her şeye rağmen umuttur.
Ebu Zer'in kabusu: Mal yığan zenginler... *İnsanlar ölmek için doğuyorlar, yıkılması için inşa ediyorlar, geçici olana tutkuyla sarılıp kalıcı olanı fırlatıp atıyorlar. Ah, insanların hoşlanmadığı iki şey aslında ne güzeldir: Ölüm ve yoksulluk... *Bir keseye atılıp ağzı bağlanan her altın ve gümüş tanesi, sahibini yakacak birer kordur, ta ki onu Allah yolunda harcayıncaya kadar. *Allah'a yemin ederim ki hepiniz dünyaya sarıldınız!!!
Oralar nasıl? Çok farklı. Her şey farklı. Ama nasıl? Var olmak bile daha farklı. Kimse ölmüyor. Acı yok. Her şey güzel. Tek din matematik. Aile diye bir şey yok. Bir talimatları veren gözcüler var, bir de geri kalanımız. Matematiğin ilerlemesi ve evrenin güvenliğinden başka şeylerle ilgilenilmiyor. Nefret yok. Babalar ve oğullar yok. Biyolojiyle teknoloji arasında kesin bir çizgi yok. Ve her şey mor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.