6.cilt
1359.Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan Ebü'l-A‘ver Saîd İbni Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Malı uğrunda öldürülen şehittir;kanı uğrunda öldürülen
Kurtuluşa Eren Müminler
Allah ve Resûlü'ne iman eden kişilere mümin denir. İmanlarının dışa yansıması ibadet ve sosyal hayatta Allah'a kulluk ile olur. Buna göre onların beş temel vasfı vardır; a. İbadet Bilinci : Namazlarını huşu/saygı içinde güzelce eda ederler, zekâtlarını verirler ve Allah yolunda infak etmeyi severler. b. Ciddiyet: Faydasız şeyleri terk ederler. c. Namus Bilinci: Onlar iffetlerini korurlar. Bunun için evlilğin önemli bir kurum olduğuna inanır ve Allah'ın razı olacağı bir yuva kurmaya gayret ederler. d. Emanet Bilinci: Emanetlere ve ahitlerine sadıktırlar ve ihanet etmezler. Onlar güvenilir insanlardır. e. İstikrar: Namazlarında ve diğer ibadetlerinde, davranışlarında istikrarlı ve düzenlidirler. (Bk. Muminun 1. 11)
Reklam
“Biz aşık olup onu kendi haline bırakmak yerine sevilme arzusu ile yanıp tutuşur, bir şeyler almak için verici oluruz ki yüreğin değil aklın cömertliğidir. Akıl sürekli kesinlik ve güvenlik peşindedir, aşk akıl tarafından gerçekleştirilebilir mi? Varlığını zamandan alan akıl, sonsuzluğa sahip aşkla aşık atabilir mi?“
“Tanrı'ya ulaşmak için bekaretini sürdürmeye çalışanlar iffetsizdir çünkü bir sonuca ulaşmaya, bir şeyler kazanmaya ve sonunda seksin yerine başka bir şey koymaya çalışmaktadırlar; bu da korkudur. Kalplerinde aşk yoktur ve asla saflık da olamaz; ancak temiz bir kalp gerçeğe ulaşabilir. Denetim ve baskı altındaki bir kalp aşkın ne olduğunu bilemez. Eğer alışkanlıkların, duyguların, dinsel, fiziksel ya da psikolojik etkilerin altında ise aşkın ne olduğunu bilemez. Idealist kişi bir taklitçidir ve bu yüzden aşkın ne olduğunu bilemez. O, cömert, kendini hiç düşünmeden verebilen bir kişi olamaz. Ancak akıl ve kalp sıradan duygusal alışkanlıkların korkusundan azade ise, ortada cömertlik ve anlayış varsa, aşk da olur. Böyle bir aşk iffetlidir.“
“Mutluluğu sekste arayan bir adam asla namuslu olamaz. Geçici bir süre, bu ilişki içinde kendinizden geçseniz bile, zihninizde gerçekleştirmeye çalıştığınız bu mutlulukla, zihin asla namuslu kalamaz. Namus, ancak aşk olduğunda kendini gösterir. Aşk olmadan namus olmaz. Aşk geliştirilebilecek bir şey değildir. Tümüyle kendinizden geçtiğinizde aşk vardır ve aşkın inayetine ulaşabilmek için ilişkiyi anlayarak özgür olmak gerekir. Öyleyse aşk var olduğunda cinsel ilişki bambaşka bir nitelik kazanır; bu durumda cinsel ilişki bir kaçış, bir alışkanlık değildir. Aşk bir ideal değildir; aşk bir var oluştur. Aşk bir dönüşünde var olmaz. Yalnızca aşk var olduğunda namus ve saflık vardır; ama namuslu olmaya dönüşen ya da çalışan bir zihin aşka sahip değildir.“
İspanya Kralı, Napoleon Bonapart karşısında yenilmiş ve esir düşmüştü. Her şeyini kaybeden kralın gururu da incinmişti. Fakat kral, bunu belli etmeme gayretiyle Napoleon'a şöyle dedi: "Siz yalnızca para, altın ve toprak elde etmek için savaşırsınız. Oysa biz, onur ve namus için savaşırız." Kralın içinde bulunduğu durumu anlayan Napoleon ona sessizce şunları söyledi: "Doğru söylüyorsunuz, kimin neye gereksinimi varsa onun için savaşır."
Elma YayıneviKitabı okudu
Reklam
İbn Arabi (ks) "kerb"i nefesini zorla tutan birinin çektiği sıkıntıya benzetir. Yani doğuştan gelen yapılarında mevcut olan cemâl potansiyeli gerçekleşmezse özellikle genç kızlar, nefesini tutup da veremeyen biri gibi bunalıma girerler. Ağırlıklı olarak erkeksi bir varoluş tarzı yaşayan hanımlar için hassasiyet, gönül alıcılık, incinmiş duyguları tamir etmeye isteklilik, kaba dil kullanmamak, anlayışlılık, namus, fedakârlık, çocukları sevme, sadakat, başkalarının ihtiyaçlarına duyarlılık, yaratıcılık, estetik, sanat, âhenk, incelik, affetme, kusurları örtme, merhamet, muhabbet, şefkat ; kısaca ince kadınlık ve annelik hâlleri bir ayrıntı değil, mutlulukları için zorunlu birer önkoşuldur.
Dördüncü Ficar Harbi’nde çok kan aktı ve birçok kişi hayatını kaybetti. Arap kabileler arasındaki düşmanlık, kin ve nefret duyguları daha da arttı. Özellikle de dışarıdan gelenler için artık Mekke’de can, mal ve namus güvenliğinden söz etmek mümkün değildi. Bu sebeple Mekke’nin ileri gelenleri bir araya gelerek haksızlıklara dur demek için Hılfu’l-Fudûl Cemiyeti’ni kurdular.
Sayfa 43 - Tilki KitapKitabı okudu
Milli hakimiyet uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.
Sayfa 27 - kırmızı kedi yayınevi
Adalet, hak, hukuk nedir? Sorusuna:
İstanbul'un fethinden sonra Fâtih, umümi bir af ilan etmiş ve Bizanslı mahkûmları serbest bırakmıştı. Bunlar arasında iki alim filozof papaz da bulunuyordu Fâtih, onlara cezalarının sebebini sordu. Onlar da: "-Biz, Bizans'ın en ileri gelen papazları idik. Kralın zulmün den, işkencelerinden, yaptığı rezålet ve sefähatten dolayı
Sayfa 133 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Zina Haddi
Hadd suçu olan zinā, birbirleriyle evlilik ve mülkiyet gibi bir bağ bulunmayan iki tam ehliyetli, görebilen ve konuşabilen Müslüman veya zimmînin, isteyerek sarhoş olsa bile, kendi rızaları ile cinsî temasta bulunması ve bunu yaparken dört erkek, hür, adil Müslüman tarafından yakalanması demektir. Dolayısıyla tabiî olmayan cinsî münasebetler
Yürüyüşlerde öldürülen kadınların isimleri ve yüzleri taşınıyor, Münevver'e daha önce "namus bahanesiyle" öldürülmüş Güldünya Tören, dünya barışı için yürüyüşe geldiği Türkiye'de tecavüz edildikten sonra boğularak öldürülen Pippa Bacca ve isimlerini gün gün yeni öğrendiğimiz öldürülen kadınların suretleri eşlik ediyordu.
Lüks bir salonda, ışıklar altında, smokinli erkeklerin ve gece elbiseli açık bayanların, aralarında herhangi meşru bir bağ olmadan, birbirlerinin kollarında müziğe uyarak salınışları, kenarda ellerinde kadehleriyle durup seyredenlere çok güzel ve kibar görünebilir. Bunu onlar adına anlamak mümkündür. Aynı şekilde bir Eskimo'nun erkek misafirine karısını ikram edişini de o kültürün kalıpları içerisinde izah edebilirsiniz. Buradan hareketle ülkelere, kültürlere göre, güzellik, namus, kibarlık, misafirperverlik vesair telakkileri, çeşitli toplumların farklı tezahürleri, veya eğilimleri olarak, kendi mantıkları ve yapıları içinde değerlendirmek, bunlar karşısında irkilmeniz ne kadar şiddetli olursa olsun soğukkanlılığınızı muhafaza etmek de mümkün. Ancak falan ülkede düzenlenen "Türk Haftası"nda Türk'ü bin yıl önce girdiği İslâm dairesinde kesin şekiller alan ve İslâm'ı aslî karakteri hâline getiren bir toplumu, iç çamaşırların, geceliklerin, endamlı, oynak mankenler tarafından sergilendiği bir defile ile tanıtmak mümkün müdür? Ya da bu tanıtılan biz miyiz? Ya da buna razı olacak Türklerin sayısı, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kaçtır? Bu tanıtma programlarını Kızıl Rusya'nın, Kızıl Çin'in sınırları içerisinde esir, milyonlarca Türk'e gösterseniz ve işte "Bu programlarla sizi dünyaya tanıtıyoruz." deseniz, onların sizler için ağızlarından çıkan ilk kelime ne olur?..
Türkler Batı medeniyetini özümsemekten aciz olduğu için Avrupa’dan çıkarılmalıymış. Peki niçin özümseyemiyorlar? Türkler Çanakkale’de namus ve şeref savunmasında İngilizlerden ve Fransızlardan üstün olduklarını gösterdikleri için mi?
Sayfa 157Kitabı okudu
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Resim