Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Onun bir tarafında çalışan, arayan, inceleyen bir kuvvet vardı ve sanki doğruyu bulan, iyiyi, güzeli aydınlatan, gelecek zamanları şimdiye bağlayan işte bu adı bilinmeyen kuvvetti; büyük buluşlar, mucizeli bilişler o çalışmadan olamazdı.
Sayfa 327 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Sanki o kapılar yeniden açılabilirmiş gibi hissettir- mişti Clay ona. Sanki onu içeri alırsa sonunda yanma- yacakmış gibi. Çünkü bu adamda, onunla uyuşan bir şeyler vardı. Bu belki Clay'in onu kollarıyla sarması, belki de onunla olduğu zaman Julia'nın hissettikleriyle ilgiliydi; özgür. Julia, onunlayken özgür hissediyordu. Bu çok ama
Sayfa 168
Reklam
Eğer bizde günah, haksızlık, adaletsizlik ve günaha çağrı var ise yine de dünyada, bir yerlerde başka daha üstün bir dünya vardır ve orada da adalet vardır, doğruyu o biliyordur; demek ki yeryüzündeki gerçek ve adalet ölmedi ve bir gün bize de gelecek ve söylendiği gibi bütün dünyaya egemen olacak.
Peki sonra ne oldu? Anlaşılan ne olmaması gerekiyorsa o olmuş.
Onu burada anlatmayacağım. Umarım o çok feci ve çok acıklı hikayeyi gelecek nesiller öğrenmek zorunda kalmasınlar. Fakat şu kadarını söyleyeyim ki 'Türk demokrasi tarihinin ilk kurbanı' Hasan-Ali'nin tüm hayalleri duman olup gitti. Tabii onunkilerle beraber Atatürk'ünkiler de. Kırklı yılların sonunda Hasan Ali'ye saldıran kafalar, o aynı bilgisiz, gerici kafalar, şimdi bizzat Atatürk'e saldırmaya kadar getirdiler işi.
"Ölüm o kadar kat'î ve zâhirdir ki, bugünün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek. Bu hapishane nasıl ki mütemadiyen çıkanlar ve girenler için muvakkat bir misafirhanedir."
Sayfa 24
Bilimsel olduğunu söyleyen bir Sosyalizm nasıl oldu da olgulara takılıp kalıverdi böyle? Yanıtı basit: Bilimsel değildi. Bilimsel olmak şöyle dursun aynı zamanda hem gerekirci hem önbilici hem diyalektik hem de inakçı olması yüzünden oldukça Bulanık bir yöntemden ileri gelir başarısızlığı. Us Nesnelerin yansımasından başka bir şey değilse, varsayım bir yana onların ilerisine geçemez. Kuramı koşullandıran ekonomi ise geçmişini betimleyebilir ancak, geleceğini değil, geleceği ‘olabilir’ görünür, o kadar. Tarihsel özdekçiliğin işi olsa olsa şimdiki toplumun eleştirisini yapmak olabilir; bilimsel anlayışından ayrılmadıkça bütün yapabileceği varsayımlar İleri sürmektedir. Temel kitabının adının Devrim değil de Sermaye olması da bundan değil midir? Marx ve Marxçılar, konutları, bilimsel yöntemi bir yana bırakarak, gelecek adına, komünizm adına önbililere daldılar. Oysa bu önceden haber verme ancak Saltık önbiliye son vererek bilimsel olabilirdi. Marksçılık bilimsel değildir, bilimcidir fazla fazla.
Reklam
Şimdiki zaman ve gelecek kol kola yürümezler. Ama geçmişini gerçekten bilirsen, geçmişe bakıp da nerelere gittiğini görebilirsen, belki o zaman geleceğin olabilir
...ölüm alanına girmeyi, gölgeler ülkesinin gözenekli duvarlarından belki de sızmayı sağlayan o tuhaf gücü gösterebilme yeteneğine sahip bir sanat. Eğer, ölülerden tek kişi olsun, aramızdan tek kişinin olsun, bilgisinden yoksun kalsaydı, haksızlık -ve acımız- büyük olurdu; zaferimizse, bize sadece gelecek bir zafer kazandırmakla kalsaydı, pek zavallı.
gelecek, Tanrı'ya aittir ve yalnızca o açınlar geleceği ve yalnızca olağanüstü durumlarda. Geleceği nasıl seziyorum? Şimdinin işaretleri sayesinde. Gizin kökü şimdidedir; şimdiye dikkat edecek olursan, onu iyileştirebilirsin. Ve şimdiyi iyileştirebilirsen, daha sonra gelecek olan da iyi olacaktır. Geleceği unut ve hayatının her gününü Şeriat'ın kurallarına uygun olarak ve Tanrı'nın evlatlarına bahşettiği inayete güvenerek yaşa. Her gün kendisiyle birlikte ebediyeti getirir."
"Risale-i Nur'dan Gençlik Rehberinin güzelce izah ettiği gibi, ölüm o kadar kat'î ve zâhirdir ki, bugünün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek. Bu hapishane nasıl ki mütemadiyen çıkanlar ve girenler için muvakkat bir misafirhanedir; öyle de, bu zemin yüzü dahi acele hareket eden kàfilelerin yollarında bir gecelik konmak ve göçmek için bir handır. Herbir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var."
Reklam
Çocuğum dün gece öldü –ve şimdi, gerçekten yaşamaya devam etmek zorunda kalırsam eğer, yine yalnız olacağım. Yarın o yabancı, karalar içindeki kaba saba adamlar gelecekler ve bir tabut getirecekler, benim zavallı, benim biricik çocuğumu onun içine yatıracaklar, belki tanıdıklar da gelecek ve çelenkler getirecekler, ama bir tabutun üstündeki çiçeklerin ne anlamı olabilir ki? Beni teselli edecekler ve birtakım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana? Biliyorum, ondan sonra yine yalnız olacağım. Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
Bir de "kirli çamaşırları olmak" diye bir deyim vardır. Benim için o çamaşırlar doğduğum anda kirliydiler ve ben büyüdükçe temizlenmek yerine daha pis ve iğrenç hale geldiler, ta ki her gece milyonlarca farklı cehennemin azabını çekecek kadar kokusu ağırlaşana dek. Öyleydiler öylesine ama (şüphesiz bu dediğim kulağa çok tuhaf gelecek), yavaş yavaş bana kendi kokumdan daha tanıdık gelmeye başladılar. Bu ağır kokuları, açık bir yaranın acısı gibi, fısıltılı aşk protestoları gibi geliyordu.
Sayfa 43
Canlılar dünyasıyla aramdaki bağlar koptu kopalı, önümde biriken şeyler geçmişin anıları herhalde. Geçmiş, gelecek, saat, gün, ay ve yıl hepsi aynı şey. Değişik dönemler, çocukluk, gençlik, ihtiyarlık, benim işin boş sözlerden başka bir şey değil bunlar. Bunlar sıradan insanlar için, ayaktakımı için, evet işte aradığım kelime, ayaktakımı için, ki onların hayatları senenin mevsimleri gibi belirli mevsimlere, dönlemlere bölünmüştür ve onlar, hayatın ılımlı kesimlerinde güvence altındadırlar. Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. Bu hayat bir soğuk bölgede ve sonsuz bir karanlıkta geçti adeta, öyle ki bağrımda hep aynı alev vardı ve o beni bir mum gibi eritti.
Mobbing Bank Diyor ki;
Türk Fırtınası Nereden bilebilirdim yaşamımın bir fırtına estirmeye ait bir görev olduğunu! Dokuz yaşında aldım ilk yaramı on iki Eylül sabahında! O yara büyüttü beni!
zihin böyle bir şeydir: O, hiçbir şey yapmak istemez. o basitçe umut eder, arzular, erteler. Gelecek, anı ertelemek için bir hiledir; gelecek, şimdiki andan kaçınmak için bir hiledir. Gelecekte bir şey yapacağın yok, hayır. Çünkü aynı zihin orada da olacaktır ve yarın, yarın diyecektir.
Sayfa 221Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.