Ey dünya; Dönsen de bana dönmesen de fark etmez Artık kalbim sana bağlı değil çünkü Bitti sana deliler gibi aşık olduğum zamanlar Anladım ki sen hakikat değil, bitecek bir hayalsin Kesinlikle sonu gelecek bir hayal ... Düşmedi mi Adem göklerden Ebedî olan cennet yurdundan, Eli yasak bir elma kopardı diye. Bense, ey fani dünya Koparmayacağım
Müseylime ile aynı kabileden olan Talha en-Nemrî isimli bir şahıs bir gün Müseylime'nin yanına gitti ve: "Sen kimsin?" diye sordu. Müseylime kendini tanıtınca şahıs: "Seni peygamber olarak kim gönderdi?" dedi. Müseylime: "Rahmân!" diye cevap verdi. en-Nemrî: "Peki, sana Rahman aydınlıkta mı /gündüz mü geliyor, karanlıkta mı / gece mi?" diye sordu. Müseylime: "Karanlıkta." dedi. Talha, Müseylime'nin yüzüne baktı ve dedi ki: "Ben şehadet ederim ki sen bir yalancısın, Muhammed ise haktır. Fakat bize Benî Rabîa'nın yalancısı, Benî Mudar'ın sadığından/ doğrusundan daha sevimlidir." İşte söz bu... Tüm asabiyet hastalığının tutuşanların en bariz özelliği budur. Mesele kimin hak olduğu değildir onlar için, kimin doğru olduğu hiç değildir, kimin güzel iş yaptığı da değildir, onlar için aslolan nedir? Bizden mi, değil mi? Bizden olsun, çamurdan olsun mantığıdır.
Reklam
İbn-i Teymiyye, Şam kalelerinde tutuklu bulunduğunda şu muhteşem sözleri söylemiştir: "Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Benim bahçelerim ve cennetim göğsümdedir. Nereye gidersem gideyim benimle beraber gelir. Hapse konulmam halvet, öldürülmem şehadet, yurdumdan çıkarılmam ise hicrettir. Gerçek mahküm, Allah'ın zikrinden uzak olandır. Hakiki esir ise nefsine köle olmuş kişidir."
Başka bir fırka şöyle demektedir: Dinin tamamı Ali b. Ebû Tâlib’in iki elindedir ve din ona dayanır. Onlar, onun sırrına kesin bir şekilde şehâdet etmeyi vâcip görürler. Ali’den sonra imâmet, ehl-i beyte aittir.
Sayfa 120Kitabı okudu
O her daim Rezzâk olan Allah'tan rızık olarak şehadet isteyen bir yiğit oldu. Rabb'imizin Esmâ-i ilahiye'si içerisinde Rezzâk ism-i celîli aklımıza gelse onun rızık olarak bize bahşettiği binlerce nimeti hatırlarız, değil mi? Yediklerimiz, içtiklerimiz, giydiklerimiz, sahip olduklarımız, mal, mülk, evlat, eş, aş ne varsa binlerce şeyin bize Rezzâk olan Rabbimiz tarafından bahşedildiğini hatırlarız. Peki, kaçımız şehâdeti en büyük rızık olarak hatırlar ve bu büyük rızka sahip olmak için canıgönülden Rezzâk olan Allah'tan onu ister durur ve dualarımızın başına bu rızkı koyarız?
"Kişi Nasibinin Esiridir..."
Hz.Sad el-Esved Allah'ın bir garip kullu, kimsesiz ve hiçbir malı olmayan ama gönlünde Allah aşkı taşıyan siyahi bir genç. Birgün derdini peygamber efendimize açmak için mescide geldi. Onu hor görmüşler, kalbini kırmışlardı. Şöyle söyledi güzel yürekli Sad," Ya Resûlullah yüzümün siyahlığı cennete girmeme engel midir?" ve sonra
Reklam
İşte şu yirmi aded mütemazic hakikatler iç içe işlenmiş çizgili nurlarla çok vecihler, çok cihetler ve çok mertebelerle bir hads-i sâdıka nâzırdır.. o da İslâmın tavrına bakar.. o da nübüvvet tavrına açılmaktadır.. bu da imanın hakikatıyla manzumelenmiş bir pencereyi açarlar ki, هُوَ اللّٰهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الْوَاحِدُ الْاَحَدُ gösterir. Demek kâinat, bu yirmi çeşit nağmeli lisan ile nida ederek اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ diyerek şehadet etnektedir. Mesnevî-i Nurîye(Bd.)
Şehadet Etmek
Ben şahidim. Dünyaya gönderilme amacım budur benim. Şehadet etmek. Sılanın tüm çilelerini; feryatlarını ve figanlarını, gözyaşlarını ve kahkahalarını, direniş şarkılarını ve ağıtlarını işitmek, görmek ve hissetmek üzere vazifelendirildim. Doğduğumdan beri nefes aldığım her bir anı hatırlarım. Terki diyar eylemeden önce de şehadet vazifesini ardımdan gelenlere bırakmak isterim. Bundandır ki suskunluğuma bir son verecek, şu dakikadan itibaren ömrüm boyu gördüklerimi, işittiklerimi ve hissettiklerimi sizlere emanet edeceğim.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.