Benden ayrıldın bu sabah. Benim yüzüme bile bakmadan, senin o yeşil gözlerine bakmama izin bile vermeden, çekip gittin. Adilce miydi bu yaptığın? Kalbimi kırıp gittin... Benim, muhtaç olduğum senin o güzel sesini son bir kez dahi olsa duymama izin vermeden gittin. Değer miydi? Değer miydi bu yaptığın. Kim bilir ne zaman görürüm, duyarım seni. Kim bilir, belki bir gün yollarımız kesişir. Belki...hiç.. Bilmeni istedim.. Ben seni hep sevdim. Hep.. Ama sen bilmiyordun ki, ben seni hep seviyordum... Hala da seviyorum, ve hala da seveceğim, yeşil gözlü bayım...
Nefsi müdafa
Sen benden gittin gideli Yokluğun canıma öyle düşman ki Bir eşkıya misali,silahları kuşanıp, Beynime ansızın baskınlar yapıp, Aklımı rehin alıyor.ve bir anda Özleminden aklımı kaçırıyorum. Özleminin bütün hışmıyla, Sanki bedenimi yeryüzünden, Silip atacak şekilde saldırısı karşısında, Yüreğimin her zaman ki gibi korkudan ödü patlıyor. Yokluğun
Reklam
CESARETİN KADAR SAVAŞIRSIN
İnsanlar geçmişlerine en büyük ihaneti unutarak yapar. Benim geçmeyen geçmişim hep şimdimde duruyor. Anılar, unutmayı zorlaştırmak için verilmiş cezalardır sevgilim. Ben bu cezaya gülümsüyorum.
Üşüyordum. Tuttun, kendine çektin beni. Saçların alnıma döküldü. Büyük bir mücevherdin sen. VE GİTTİN! Bu evren, seni de çekip koparttı benden. VE GİTTİN! Bir elma soyar gibi, çıkan bir dişi paraya dönüşsün diye yastığın altına saklar gibi, kışın yokuşlarda kayan çocuklar gibi, kör bir yavru kediye yuva arar gibi, biraz U2 dinler gibi GİTTİN!
R. D.
Rüzgârda savrulan yapraklarımdan geriye kalan cılız benliğimde içimi ısıtan tatlı bir telaştı gülüşün. Toprağın derinliklerinden işlerken yeryüzünün soğu iliklerime ve İnce bir hastalığa tutulmuş gibi ürperirken dünyanın gerçekliğine, yüzündeki aydınlık, tenindeki güzellik, sen ve senli günlerin düşsel izdüşümleriydi beni böylesine sarıp, aidiyet duygusu ile saplanmış olduğum hiçlik ve anlamsızlık çıkmazından çekip çıkaran. Sonra gittin.. Hiçlik ve anlamsızlık dışında hiçbir şey kalmadı benden geriye. Alelade iklimlerde kaybediyorum kendimi. Günler ellerimde ufalanıyor..
9. BÖLÜM SONSUZ SABIR Bir zamanlar cennet meyvesini işitmiş olan bir kadın vardı. Ona tamah etti. Adına Sabar diyeceğimiz bir dervişe sordu, “Bu meyveyi nasıl bulabilirim ki böylece mevcut bilgiye erebileyim? “Sana verebileceğim en iyi tavsiye benimle çalışman olur,” dedi derviş. “Fakat böyle yapmazsan, kararlı bir şekilde ve bazen yerinde
Reklam
Beni anlamanı istemiyorum. Bu sana fazladan bir mesai gerektirir ki, kimsenin hayatında ağırlık yapmamayı epey önce öğrendim. Biraz düşünmeni isteyebilirim, nasıl olduğumu. Belki de nasıl olduğumu anlatmak için tüm çabam. Bu boktan, beş para etmez dünyada hala iyi kalabilmenin ve iyi yaşamanın mücadelesini verdiğim için beni kutlamanı istiyor da
"Bir kadın gelir, değiştirir seni..."
Vedalar ne acı ama... Hele ki en kıymetlimize, en değerlimize, her şeyimize veda ediyorsak daha da acı. Son veda ise çok çok çok daha acı... En kıymetlimle vedalaştım, seninle sevgili. Farkına varmak çok zordu. Arabadan indin, az önce yanımdaydın. Son görüşmemiz bir fırının önündeydi, el eleydik. Son kez gittin yanımdan, kabullenemiyorum;
yaşmaya deyerese ölüm guzel
Yokluğun buz gibi soğuk Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna,
Sayfa 457 - özlem ve ölüm
Bu güzel metaforların şifresini kendi başına çöz; derinlemesine düşün onlar hakkında. Bu yüzden hikayeler üzerinden konuşuyorum. Onlar üzerinden hiç kimse konuşmamıştı. Niçin ben bu küçük hikayeler üzerinden konuşuyorum? -sadece nasıl düşüneceğine dair sana birkaç ipucu vermek için. Bunlar bu hikayeler üzerine yapılan yorumlar değiller; ben bir
78 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.