Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Emniyet dosyalarında, kayıp listelerinde adımız, fotoğrafımız yok. Gelgelelim internet üzerinden tüm dünyaya fotoğraflarını dağıtan da bizleriz. Kongo'dan, Japonya'dan, İsveç'ten, Meksika'dan belki, birileri bizi bulsa fena olmaz, ha? Yabancıların alakasına tenezzül ediyoruz. İster müşteri, ister satıcı kılığına girmiş olsunlar. Yazık ki şeytan bile yüzümüze bakmıyor artık. Eskiden ne güzeldi. Tanrı bizimle, melekler yanımızda, şeytan peşimizdeydi. Ruh çağırıyorduk; ölüler sağolsunlar- üşenmeyip geliyorlardı. Şimdi, biriyle karşılıklı oturmuş sohbet ederken bile bir anda kayboluyoruz. Ding! Bildirim geliyor ve 'Puf!' artık orada değiliz. Tüm hayatımız, kim isek o olmamak, kiminleysek onunla olmamak, nerede isek orada olmamak ilkeleriyle akıyor.
Şimdi vaktimizi boşa geçirmemek için biraz konuşalım, dedi ve ismimi sordu.
Reklam
açıyor ağzını lübnanlı abdülsettar ulen, diyor, ulen siz var mısınız ulen, diyor, diliniz bile yok sizin ulen dininiz bile bizim ulen arapçadan bir lokma acemceden bir alamanca ingilizce firenkçe şimdi de amerikan kuyrukçuluğu diliniz bile yok sizin ulen dininiz bile bizim ulen ve başlıyor saymaya o arap gırtlağıyla mahkeme mübaşir müddeiumumi kâtib-i zabıt ve hâkim ve reis mütâlea karar temyiz lâyiha ve âhiren elfâtiha ulen, diyor, diliniz bile yok sizin ulen dininiz bile bizim ulen sizin olan sadece ve sadece şu rezil şu kepaze ahır gibi hapishane ulen, diyor, ulen siz var mısınız?
Sayfa 153
Adalet iyi bir şeymiş eskiden Az bulunan iyi bir şey. Şimdi herkes onu arıyor Bulan, bilen yok ama Bana adaleti sormayın Çalınan 28 yılımı, işkencelerden Gövdeme yerleşen yaraları Ruhumda akan kan ırmaklarını İnsanı yıkım ve hayal kırıklığı olarak tariflememi Hayata duyduğum sevginin kılıç keskinliğiyle Bedenimi biçmesini Sevdiklerimi kaybetmemi, bu kaybı Bin kez şiddetli hissetmeyi Öfkenin sürekli yoklayan bir duygu olmasını Bundan kurtulmanın gerekliliğini...
Paşa tekrar bir sigara yakıyor ve birkaç yaprak daha çevirdikten sonra, luıritasmı alıp şöyle izah ediyor: Bu sırada Conkbayırı'nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetlenmesi ve korunmasıyla görevli olarak oralarda bulunan bir müfreze erlerinin Conkbayırı'na doğru koşmakta, kaçmakta olduklarını gördüm. Size şu konuşmayı aynen okuyacağım: Kendim erlerin önüne çıkarak: -Niçin kaçıyorsunuz? dedim. -Efendim, düşman! dediler. -Nerede? -İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten, düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, rahat rahat ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, erler on dakika dinlensinler diye... Düşman da tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman. artık bilmiyorum. bir mantık muhasebesi midir, yoksa içgüdüyle midir, bilmiyorum; Kaçan erlere: -Düşmandan kaçılmaz, dedim. -Cephanemiz kalmadı, dediler. -Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim. Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen erlerinin "marş marş" ile benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Bu erler süngü takıp yere yatınca düşman erleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır.
Sayfa 144 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Birinci SafhaKitabı okuyor
“Şimdi sen sabret. Çünkü şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir ve sakın gerçekten inanmayanlar seni hafifliğe sürüklemesin. “ Rûm Sûresi / 60.
Sayfa 319 - Merve YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
“Kadınların ise sevilmek için bir tek zamana ihtiyacı var. Onlar tam şimdi ve şimdiki halleriyle sevilmek istiyorlar. Bu kadar basit.”
Sevgisiz öfke Ve kül olan gençlik ormanları Savrulup duruyor şimdi yürüyüşünde Bir yangının çaresiz kurbanları
Onu gerçekten sevmediğini şimdi anlamıştı. Sevdiği şe Ruth değil, idealize ettiği, kendi kafasında yarattığı uhrevi bir şeydi; kendi aşk şiirlerindeki ışık saçan ruhtu. Hakiki Ruth'u, sınıfının tüm o kusur ve zaaflarını taşıyan, o sınıfın psikolojisinin umutsuz sınırlarıyla kısıtlanmış burjuva Ruth'u hiç sevmemişti.
Sayfa 460
ELMA YİYEN KADIN Dudakların elmadan etli Böcek gibi kara gözlerin. Sen mi tatlısın şaşırdım kaldım Elma mı tatlı? Benim kara böceğim baka baka Isır bakalım elmayı daha. Güzel olmaya güzeldin ya Şimdi güzelsin iki katlı.
Reklam
Sonunu görmedigin için şimdilik sana yersiz ve anlamsiz gelse de yasadigin her hadise yerli yerinde ve hikmetlicedir. Zamani geldiginde ne güzel olmus, iyi ki böyle olmus, diyeceksin. Şimdi dar çerçeveden bakarak neden böyle oldu, bunlar niye gelip beni buldu, diye sakin isyana tutuşma.
Sayfa 173Kitabı okudu
Vermekten alıkoyacağınız herhangi bir şey olabilir mi? Sahip olduğunuz her şey bir gün verilecektir. Öyleyse şimdi verin ve vermenin hazzını mirasçılarınız değil, siz yaşayın.
""Sevdiğim sensin,” dedi. "Hayatımın büyük kısmını kalbimi koruyarak geçirdim. O kadar iyi korudum ki bazen hiç yokmuş gibi davrandım. Şimdi bile delik deşik, kurtlanmış ve kabuk bağlamış halde. Ama sana ait.""
Sayfa 238 - Cardan GreenbriarKitabı okudu
Şimdi her zamankinden daha çok ne olduğunu ne istediğini ve ne yapabileceğini bilmenin zamanı. Şimdi en büyük güç her zamanki gibi yine "kendini bilmek".
Bu saatlerin bir daha geri gelmeyeceğini, karanlık bir his ikisine birden tekrar edip duruyor ve aynı zamanda, saadetlerinin gölgesiz olması için, dimağlarının bu andan başka hiçbir şeyle meşgul olmaması lazım geldiğini onlara fısıldıyordu. İkisi de ne bir saat önceyi, ne de bir saat sonrayı düşünüyorlardı. Bütün hislerden ve düşüncelerden daha kuvvetli olan ve insanı hayatında ancak birkaç defa idaresi altına alan tabii ve hakim bir duygu şimdi ikisini de avucunun içine almıştı.
Sayfa 129Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.