Efendimiz sav buyuruyor ki'
"İmam namazda Fatiha'yı okuduğunda 'veleddalin' dediğinde melekler de 'amin' der.İmamın arkasında bulunan cemaat de 'amin' dediğinde ve onların 'amin'i meleklerin 'amin'i ile örtüştüğünde,meleklerinkine denk geldiğinde Allah o kimsenin geçmiş günahlarını affeder."(Buhari)
"Allah Allaaah!" dedi Veysel. Bayram yalvararak bakıyordu ama aldırmadı. "Olur mu bunun tedavisi kız? Kafanı çalıştır. Kalbin şişmiş diyoruz. Perhiz mi yaptıracaz? Yok tedavi medavi." Peşrev çeker gibi yukarı aşağı çırptı ellerini. "Veleddalin amin."
Ottawa’da bir otel -nedenini bilmiyorum-
In The Cross Files, My Way, Veleddalin Âmin
İyice bi sıcak olsa, böbreklerim ağrıyor
Geyik kanı istiyorum, lütfen Allah'ım, âmin.
Biraz zorlasam kendimi sanki yedi atacağım
Kim sınırlıyor zarları, eski anarşistim lakin
Farklıyım işte sizden, eşitlikçi değilim
Bozun zarın tarifini belki bana yedi lazım
Siz bozun bi ben atmazsam bileklerimi keserim.
Sakin diyorum kendime sakin diyorum sakin
Koyun say, yeşili sev, kuşları düşün... lakin
Sıçmaya başlıyorlar tam düşündüğüm yerde
Publeno’da ve My Day’de ve Ottawa’da bir yerlerde.
Zorum aklımı da aştı böbreklerime vuruyor
Nasıl yapsam bilmiyorum ve’l ba’sübadel mevt
Sahi kabul olunur mu rakı içerken dua
Edilirse şüphesiz bir kaç şey var aklımda
Bir kaç şey var evet ama bir tanesi çok mühim
Tez zamanda Mardin’e tren seferi diliyorum
Olmazsa da ivedi cevabını bekliyorum
Nasıl da soğudu park ben eve gidiyorum
Saçmaladıysam eğer affını diliyorum
Âmin.
Saat olmuş 2 zırr zır tel çalıyo önemlidir deyip açtım 🤧🙄 zaten her yerim acıyo hastayım mk hal hatır sorma şeyine tanıştığı çocugu anltyo saaaat 2 veleddalin amin nasi uycm bn şimdi gelde delirme grahambel yeminle bana psikolojik destek borçlusun 😑
Banane senden mk 😬
"İnsan kendinin hem zengini, hem de fakiridir. Ama insan çoğunluğu işin fakir kuyruğundan tutar. Davaları küçüklükledir. Küçüklükten hoşlanırlar ve yürek karınlarını küçüklükle doyururlar. Küçüklüğün rahatlığında bir hoş olur, eriyip giderler. Küçüklük geçici rahatlık veren sarhoşluk veren bir afyondur. Bir de küçüklüğün arsız rahatlığına kavuşunca, yolunu belini keser...Üstelik dur durak tanıtmaz. İşte o zaman: 'Veleddalin, âmin..' Ne yazık insan çoğunluğu o küçüklük afyonunun rehavetinde gelip gider..."
Trene binerken iki büklüm, yüzü kırışıklarla dolu ama bembeyaz, melek gibi bir teyze vardı yanımda.
Ürkek ürkek benden tarafa bakıyordu ama ben ne zaman bakışlarımı ona doğrultsam hemen gözlerini kaçırıyordu. O söylemeye cesaret edemiyordu
ama ben anlamıştım meramını.
“Teyze elimden tut hadi! Ben yardım ederim sana binerken, ver o valizi de” dedim.
O ürkek bakışlar; gözlerindeki ışıltı ile yüzünde melek gülüşüne evriliverdi birden. Eski, tokalı, kahverengi valizini de ben aldım elime, zaten benim sadece sırt çantam vardı. Bir de beyaz poşetim. Üçüncü vagondaydı yerleri. Kocasının kulağındaki işitme cihazını arkalarından valizi taşırken gördüm. O yüzden amca konuşamamış benimle, teyzem de utancından seslenememiş
belli ki. Koltuklarını bulduk oturttum yerlerine. “Siz otura durun, ben de şu valizleri yerleştireyim” deyip valizler için boş yer aramaya başladım. Vagonun sonunda kapının yan tarafında bir boş yer buldum valizler için. Valizleri oraya yerleştirip tekrardan yanlarına döndüm.
“... Gayril magdubi aleyhim veleddalin. Âmin” dedi, yüzünü avuçlarıyla sıvazlarken.
“Teyzeciğim bir isteğin olursa ben arada dolaşır, gelirim yanınıza”
dedim.
“Ah guzum! Allah senden razı olsun, tekerine daş değmesin inşallah” dedi. Gülümsedi bana, elini öptüm, döndüm kendi vagonuma gittim. Ama teyzenin sesi vagona yayılmaya başlamıştı.
“Pek bi iyi oğlanmış; yardım ediverdi bize, bekâr mı acaba? Sormadım tüh. Bizim de alt komşunun kızı var okulu yeni bitirdi, öğretmen oldu.” cümlenin sonunu duyamayacak kadar ilerlemiştim. Bu sefer de ben gülümsedim...
Trene binerken iki büklüm, yüzü kırışıklarla dolu ama bembeyaz, melek gibi bir teyze vardı yanımda.
Ürkek ürkek benden tarafa bakıyordu ama ben ne zaman bakışlarımı ona doğrultsam hemen gözlerini kaçırıyordu. O söylemeye cesaret edemiyordu
ama ben anlamıştım meramını.
“Teyze elimden tut hadi! Ben yardım ederim sana binerken, ver o valizi de” dedim.
O ürkek bakışlar; gözlerindeki ışıltı ile yüzünde melek gülüşüne evriliverdi birden. Eski, tokalı, kahverengi valizini de ben aldım elime, zaten benim sadece sırt çantam vardı. Bir de beyaz poşetim. Üçüncü vagondaydı yerleri. Kocasının kulağındaki işitme cihazını arkalarından valizi taşırken gördüm. O yüzden amca konuşamamış benimle, teyzem de utancından seslenememiş
belli ki. Koltuklarını bulduk oturttum yerlerine. “Siz otura durun, ben de şu valizleri yerleştireyim” deyip valizler için boş yer aramaya başladım. Vagonun sonunda kapının yan tarafında bir boş yer buldum valizler için. Valizleri oraya yerleştirip tekrardan yanlarına döndüm.
“... Gayril magdubi aleyhim veleddalin. Âmin” dedi, yüzünü avuçlarıyla sıvazlarken.
“Teyzeciğim bir isteğin olursa ben arada dolaşır, gelirim yanınıza”
dedim.
“Ah guzum! Allah senden razı olsun, tekerine daş değmesin inşallah” dedi. Gülümsedi bana, elini öptüm, döndüm kendi vagonuma gittim. Ama teyzenin sesi vagona yayılmaya başlamıştı.
“Pek bi iyi oğlanmış; yardım ediverdi bize, bekâr mı acaba? Sormadım tüh. Bizim de alt komşunun kızı var okulu yeni bitirdi, öğretmen oldu.” cümlenin sonunu duyamayacak kadar ilerlemiştim. Bu sefer de ben gülümsedim...