O Antalya mektubunda, gençlik yıllarında, bir deniz mağarasında, suyun açılıp kapanan aydınlığının kendisini nasıl çıldırttığını anlatırken “Estetiğimin temeli olan rüya fikri biraz da bu mağaraya bağlıdır“ dediğini okuyoruz. Biraz daha aşağıda ise, daha sonraki yıllarda, Valery’i tanıdıktan sonra onun estetik- rüya ilişkileri hakkındaki “Velev ki rüyalarını yazmak isteyen bir adam bile azami derecede uyanık olmalıdır“ cümlesini “en uyanık bir gayret ile dilde rüya halini kurma“ şeklinde değiştirerek kendi estetik anlayışını verir...O zaten mektubun sonuna doğru “ne içindeyim zamanın” şiirinden bahsederken “bir çeşit murakabe ve rüya halidir” der ve hemen ilave eder: “Görüyorsunuz ki, -hakiki rüyanın kendisinden ziyade,- benim şiir anlayışında bazı rüyaları içimizden refakat eden duygu mühimdir. Asıl olan bu duygu dur” der ki bu ifadelerde bizi empresyonizme götürmektedir.
Sayfa 321 - Dergah yayınları - 4. basım 2017