NET BİR AÇIKLAMA DAHA!
Hulasa: günümüzde selefi olduklarını iddia eden ibn Teymiyye takipçileri ( SELEFÇİLER), vehhabiliğin ibn Teymiyyecilik olmadığını ve aralarında hiçbir alaka bulunmadığını söylemekle, en hafif ifade ile hata etmektedirler. Zira VEHHABİLER bid'atler konusunda aşırı gitmekte, şefaati kabul etmemekte, Allah'ın (c.c.) arşın üstünde olduğunu iddia etmekte, kendi görüşleri doğrultusunda inanmayanlara lanet etmekte, kelam ve tasavvufu reddetmekte, kabir ziyaretlerini bidat ve tevessülü şirk kabul etmekte şüphesiz ki ibn Teymiyye takipçisidirler....." ~ ~ ~ Sonuç: vehhabi yazarlar, İman hakkında yazdıkları kitapların hepsinde " tevhid inancını" açıklarken peygamberin ve velilerin kabirlerini ziyaret edip onları tevessül edenleri tevhide davet eder ve şirki terk etmelerini nasihat ederler!!... Tevessülde bulunanları, ister Resul-i Ekrem (sav) olsun- ister veli olsun , vesile kıldıkları kimseyi rububiyet makamına çıkarmakla itham ederler.!! Bu yazarlar şunu çok iyi bilmelidirler ki," la ilahe illallah Muhammedün Resulullah" diyen herkes " resul " kelimesinin anlamını onlar kadar bilmekte ve asla Allah'ın resulünü rububiyet makamına çıkarmamaktadırlar."
Sayfa 134 - TEVESSÜL: VESİLE KILMAK - (İBN TEYMİYYE ; hambeli ve hadis alimi iken ehl-i sünnete aykırı yazdığı yazılardan sebep ehl-i sünnet çizgisi dışına atılmıştır.)·Kitabı okudu
Mademki dünya muhabbeti gönlünde galiptir, ona Hakk’ın inayeti yoktur, Peygamber’in şefaati yoktur, velilerin himmeti yoktur.
Sayfa 214
Reklam
Allah'tan BaşkasınaDuaEtmekŞirk, DuaEdenMüşriktir!
Kitap ve Sünnette İstiğase İstiğase duanın kısımlarındandır. "Dua, kök olarak ses ya da söz ile bir şeyin sana meyletmesini sağlamandır." (Mu'cemu Mekâyîsi'l Luğa, 2/280, d-a-v
Tevhid basım yayın·Kitabı okudu
Peygamberlerin ve meleklerin şefaati hak olduğu gibi, velilerin, alimlerin, şehitlerin, fakirlerin ve belalara karşı sabreden müminlerin ölmüş küçük çocuklarının şefaatleri de haktır.
Âriflerin ışığı, velîlerin önderi, İslâmiyetin bekçisi ve Müslümanların sığınağı, İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed Farûkî Serhendî hazretleri, hicrî 971’de, Hindistan’da Serhend şehrinde
Mahşerde, iki direk üzerinde çok büyük bir terazi konur ki her direğin uzunluğu beş yüz yılık yoldur. Bu terazinin her kefesi dünyanın büyüklüğü kadardır. Bu teraziyle mahşer gününde insanların iyilikleriyle kötülükleri tartılır, iyilikleri ağır olanlar Cennete, hafif olanlar da Cehenneme gönderilir. Meğer ki, Cenâb-ı Hak, kerem ve merhametiyle bağışlaya veya Peygamberler, Veliler, âlim ve salihlerin şefaatine uğruya. Eğer imanla ölmüşse. Çünkü dünyadan imansız gidenlere, mağfiret, şefaat ve Cennet yoktur ve hiçbir zaman Cehennemden çıkmazlar. İmanla ölüp, kötülükleri ağır gelenlere, eğer Allah'ın mağfireti, bağışlaması ve Peygamberlerin (Velilerin) şefaati erişmemişse kötülükleri kadar Cehennemde yanacak ve sonra Cennete gireceklerdir. Zerre kadar imanla gidenler muhakkak Cehennemden çıkar. Cennete giderler...
Reklam
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.