-Kötülük yapmak, kötülüğe uğramaktan bence de vicdani bakımdan daha kötüdür. Kötülüğe uğrayanın hayatı çok daha kötü bir hale girdiğinde ve berbat şeyler yaşadığında, hatta ölüme gittiğinde ortada kötülük yapanın vicdanı kalır ve bu diğer durumun yanında pişmanlık gibi hiçbir işe yaramayan ajitasyon bir duygudur. Sokrates’e göre mutlu insanın ruhunda kötülük olmaması, işlediği kötülüğün de cezasını çekmesi gerekir. Verilen cezalar suçun tekrar işlenmemesine yol açması için yapılsa da; Sokrates’e göre verilmeyen suçla kötü hissedecek olan kötülüğü yapan kişi, bu dünyada ceza almasa bile kötü bir ruh haliyle yaşamı acıyla sürdürür ve ölümden sonra cezasını kesinlikle çekeceğine dair de kitabın sonunda bir mit anlatır. Etrafındaki herkes de buna güler tabi.
-Retoriği bir sanat olarak değil de düzenbazlık ve yalancılık olarak gören Sokrates, sanki retoriğin bir alanı varmışçasına “Dokumacının konusu kumaş dokumaktır. Retorik dediğimizde konusu nedir” gibi saçma bir sorularla kitabı dolduruyor.
GorgiasPlaton (Eflatun) · Say Yayınları · 20161,628 okunma
Adı verilmeyen bir adada, ıssız ve bunaltıcı bir vadide, acımasız bir zekâyla kurgulanmış bir mekanizmanın, suçlu ya da suçsuz olmasına bakılmaksızın, savunması alınmaksızın mahkûm kılınmış insanları bürokratik bir katılıkla ve doğal kabul edilen bir yaklaşımla "cezalandırdığı" bir törene, suskun bir gezginle birlikte tanık olur okur. Bir yanda duygusal açıdan olaya mesafeli duran 'tanık' gezgin, öbür yanda yasama, yürütme ve yargı yetkilerini kendinde toplamış ve bu sorumluluğu kendini kurban etme derecesine vardıran subay. İkisi arasındaki tezat, edilgenlik/etkenlik, kuşku/inanç, akıl/duygu gibi zıt kavramları mercek altına alıyor ve bunları gerçeklikle baş etmenin karşıt olasılıkları olarak okura sunuyor.
Birinci Dünya Savaşı'nın başladığı sırada kaleme alınan bu uzun öykü, aynı zamanda 20. yüzyılla birlikte patlak veren, insanın insana karşı totaliter bir acımasızlık sergilediği ve bütün Avrupa'yı etkisine alan şiddet yüklü atmosferin, kendisi bilincinde olmasa da, Praglı Kafka'yı da nasıl eline geçirdiğinin izlerini taşıyor.
Ceza SömürgesiFranz Kafka · Kırmızı Kedi Yayınları · 20189bin okunma
Montesquieu "Kanunların Ruhu" adlı eserinin 6. kitabının 12.bölümünde "bütün fenalıkların sebebinin araştırılması onların cezaların hafifliğinden değil de suçların cezalandırılmamasından dolayı ileri geldiklerini gösterir demektedir.
Bobo bebeği deneyi, 3-6 yaş arası 36 erkek 36 kız olmak üzere toplam 72 çocukla yapılmıştır. Kız ve erkek çocuklar eşit sayıda üç gruba ayrılmıştır. 1. grup, Bobo bebeğinin olduğu bir odaya alındıktan sonra onlara bir yetişkinin oyuncak bebeğe sürekli şiddet uyguladığı bir video izletilmiştir. 2. grup da Bobo bebeğinin olduğu başka bir odaya alınıp bir yetişkinin oyuncak bebeğe şiddet uygulamadığı normal bir video izletilmiştir. Diğer grup ise kontrol grubu olarak ayrılmıştır. Deney süresince bebeğe şiddet uygulayan yetişkinin videosunu izleyen çocukların bir süre sonra odadaki Bobo bebeğine şiddet uyguladığı görülmüştür. 2. grupta ise çocukların normal davranışlar sergilediği ve böyle bir durum yaşanmadığı belirtilmiştir. Deneyin bir sonraki adımında çocuklara aynı film yeniden izletilmiştir. Bu defa uygulanan şiddet davranışının cezalandırıldığı, yumuşak davranışın ödüllendirildiği ve davranışa hiçbir tepki verilmeyen sonlar bulunmaktadır. Çocuklar yeniden oyuncakla baş başa bırakıldığında, ceza görüntüsünü izleyen grubun davranışının değiştiği gözlemlenmiştir. ve
Bobo Doll deneyi, çocukların izlediklerini gördüklerini tamamen taklit etmeye meyilli olduklarını ortaya koymuştur. Bu durum, çocukların taklit etme yoluyla saldırgan davranışlar sergileyebileceğini gösterir. Çocuğun ister canlı ister televizyondan izleyerek saldırgan davranışları edinmesi mümkündür. Çünkü Bandura'ya göre insan davranışlarını çevresel tecrübelerden elde ederek öğrenir ve bunları modelleyerek taklit eder.
İslâm adına hiçbir şey verilmeyen toplumlara, vahyin hiçbir sürecini doğru dürüst yaşamayan toplumlara, sadece İslâm’ın ceza hükümlerinin uygulanması, egemen küfür güçlerinin çizmek istediği Şeriat resimlerine hazır malzeme olmaktadır.
KARA EDEBİYAT (SCHLEGEL, HEGEL, ROSENKRANZ)
Aydınlanmanın Şeytan'ı kovması estetik açıdan sonuçsuz kal mış, öyle ki edebiyatı repertuvarında İblis'e yer vermekten alı koyamamıştır. Ama bir yandan da rasyonalizmin boşinanç eleş tirisinin gölgesinde, kötünün psikolojikleştirilmesi yönünde yeni yazınsal biçimler doğuran bir eğilim