Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İstendiği zaman vermek güzel bir davranış olabilir fakat istenmeden, ihtiyacı hissederek vermek çok daha anlamlıdır.
• "Kayıtsız şartsız tabiriyle belirtilen egemenliği millete vermek demek, bu egemenliğin bir zerresini SIFATI, iSMİ NE OLURSA OLSUN HİÇBİR MAKAMA VERMEMEK, VERDIRMEMEK demektir.
Reklam
Olurum söz
Yalnızca yanı başında öylece durdum. Buradayım, bak yanındayım, acına omuz vermek için buradayım, demek istiyordum . İstersen sonsuza kadar yanar başında olurum, demek istiyordum.
Sayfa 26 - Metis Yayınları
Yıldızları Seyre Dalmışım
Bir rüya gördüm mavi beyaz çocuksu, Tertemiz büyük düşleri kovalayan. Bir ümide bel bağlamadan Bir bayrağa can bağlayan Üstelik daha toprağa doğmadan, Yârin gözlerinde cenneti bulan. Kavuşmaları gülüşlerine bırakan, Vatana can vermek kolay kolay da, Uğruna yaşatmak güzel gülüm, Senli sevdalar başlar baharda, Varsın senli buluşmalar gökyüzüne kalsın Ey yâr,birlikte bakalım yıldızlı geceye.. Geleceksen dursun zaman yüreğinde Gece yıldızları seyre dalmışım gözlerinde..
Kaymaksız Mazeretler
Kaymaksız Mazeretler
632 syf.
9/10 puan verdi
·
32 günde okudu
Kitaba yazarımız Frank Herbert'in oğlu Brian Herbert'in hazırlamış olduğu bir önsöz ile başlıyoruz. Neden beşinci kitaba kadar Brian tarafından yazılan bir önsöz yoktu da şimdi tam da bu kitapta bir önsöz var diye düşünürken anlıyoruz ki kitabın seyri için bize ipucu vermek istemiş. Frank Herbert, aslında Tiran'dan sonraki dünyayı
Dune Sapkınları
Dune SapkınlarıFrank Herbert · İthaki Yayınları · 20211,831 okunma
Zerrelerden mürekkeb bir parça toprak, her bir çiçekli ve meyveli nebatatın neşv ü nemasına menşe olabilir bir kâseyi o zerreciklerden doldursan bütün dünyadaki her nevi çiçek ve meyveli nebatatın tohumcukları ki o tohumcuklar hayvanatın nutfeleri gibi ayrı ayrı şeyler değil, nutfeler bir su olduğu gibi o tohumlar da karbon, azot, müvellidü'l-mâ, müvellidü'l-humuzadan mürekkeb, mahiyetçe birbirinin misli, keyfiyetçe birbirinden ayrı, yalnız kader kalemiyle sırf manevî olarak aslının programı tevdi edilmiş. İşte o tohumları nöbetle o kâseye koysak her biri hârika cihazatıyla, eşkâl ve vaziyetiyle zuhur edeceğini, vuku bulmuş gibi inanırsın. Eğer o zerreler her bir şeyin her bir hal ve vaziyetini bilen ve her şeye (ona) lâyık vücudu ve vücudun levazımatını vermeye kadîr ve kudretine nisbeten her şey kemal-i suhuletle musahhar olan bir zatın memuru ve emirber bir vazifedarı olmazlarsa, o toprağın her bir zerresinde, ya bütün çiçekli ve meyvedarların adedince manevî fabrikalar ve matbaalar içinde bulunması lâzım gelir ki o cihazatları ve eşkâlleri birbirinden uzak ve birbirinden ayrı mevcudat-ı muhtelifeye menşe olabilsin. Veya bütün o mevcudata muhit bir ilim ve bütün onların teşkilatına muktedir olacak bir kudret vermek lâzımdır. Tâ bütün onların teşkilatına medar olsun.
Reklam
Gerek semâvî kitaplar ve gerekse onların mübelliği olan nebiler insanlığa karşı hep bu nasihat vermek ve rehberlik yapmak keyfiyetini gerçekleştirmişlerdir. Lakin herkes ilim sahibi olup da enbiya tarihini ve semâvî kitapların muhtevasını lâyıkıyla öğrenemeyeceğinden bütün insanlar, kendilerine yakın ve mensup oldukları cemiyet içinde olgun bir davranış manzûmesi sergileyen ve zengin bir fikri hayatı olan kimselerin irşadına muhtaçtır.
Eğer zîhayat üstünde görünen o nakş-ı acib-i sanatı, o nazm-ı garib-i hikmeti ve o tecelli-i sırr-ı ehadiyeti, Zat-ı Ehad-i Samed'e verilmediği vakit; her bir zîhayatta, hattâ bir sinekte, bir çiçekte nihayetsiz bir kudret-i Fâtıra içinde saklandığını ve her şeyi muhit bir ilim bulunduğunu ve kâinatı idare edecek bir irade-i mutlaka onda mevcud olduğunu, belki Vâcibü'l-vücud'a mahsus bâki sıfatları dahi onların içinde bulunduğunu kabul etmek, âdeta o çiçeğin, o sineğin her bir zerresine bir uluhiyet vermek gibi dalaletin en eblehçesine, hurafatın en ahmakçasına bir derekesine düşmek lâzım gelir.
Mesela, güneş seyyarelerden tut tâ katrelere kadar, tâ camın küçük parçalarına kadar ve karın parlak zerreciklerine kadar şu güneşin misaliyesinden ve in'ikasından bir turrası, güneşe mahsus bir eser-i nuranisi görünüyor. Şayet o hadsiz şeylerde görünen güneşçiklerini, güneşin cilve-i in'ikası ve tecelli-i aksi olduğunu kabul etmezsen, o vakit her bir katrede ve ziyaya maruz her bir cam parçasında ve ışığa mukabil her şeffaf bir zerrecikte tabiî, hakiki bir güneşin vücudunu bi'l-asale kabul etmek gibi gayet derece bir divanelikle, nihayetsiz bir belâhete düşmekliğin lâzım gelir. Öyle de Şems-i Ezelî'nin tecelliyat-ı nuraniyesinden "ihya" yani "hayat vermek" cihetinde, her bir zîhayat üstünde öyle bir turrası vardır ki faraza bütün esbab toplansa ve birer fâil-i muhtar kesilseler, yine o turrayı taklit edemezler. Zira her biri birer mu'cize-i kudret olan zîhayatlar, her biri o Şems-i Ezelî'nin şuâları hükmünde olan esmasının nokta-i mihrakıyesi suretindedir.
"Allah ne zaman seni yarattıklarından uzaklaştırıyorsa bil ki bir yakınlık kapısı açmak istiyordur. Ne zaman dilini duaya sevk ediyorsa anla ki sana bir şeyler vermek istiyordur."
Sayfa 82 - Atâullah İskendiriKitabı okuyor
Reklam
Kimi zaman bir şeyi yapmaya yalnızca karar vermek bile gerçek bir etki yaratabiliyor.
Hemen tepki vermek ve her dürtünün peşinden gitmek zaten bir has­talık, çökme ve takatsizlik semptomudur.
"Siz geldiniz ya, beklemek değil can vermek bile bir saadettir..."
Sayfa 153 - Can Yayınları - Miras Dizisi (2.Baskı)Kitabı okuyor
Boş vermek için zihninde bir bardağı boşalttığını canlan­ dır. Bilinçli ve kendinden emin bir şekilde hikâyeni boş ver. İçinden gelen, sürekli mağduriyetini veya haklılığını onayla­ yan o sesi sustur. Bırak zihninden, bedeninden, kalbinden ve ruhundan akıp gitsin. Huzur ve refah ancak sen bir şeyleri bıraktığında, yani o bardağı boşalttığında gelir.
Uyanış
"e.e.cummings'in sözü; şöyle der: Seni diğerlerinden farksız yapmaya Bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, Kendin olarak kalabilmek, Dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, Artık hiç bitmez!..."
Sayfa 44
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.