Bir kitap art arda dizilen kelimelerden değil, bir benzetme yapmak gerekirse, kemerlere, kubbelere dönüştürülmüş cümlelerden meydana gelir.
Bir şey yapmak için başka nedenler aramak çok budalacaydı. Keşke Richard gibi her şeyi salt o şeyi yapmak için yapanlardan olsaydım, dedi; oysa, diye düşündü karşıdan karşıya geçmeyi beklerken, yaptıklarımın yarısını sadece yapılması gerektiği için yapmıyorum; insanların şunu ya da bunu düşünmelerini sağlamak için yapıyorum; tam anlamıyla budalalıktı, biliyordu bunu, çünkü hiç kimse bir an bile etkilenmiyordu.
Sayfa 12 - Kırmızı kediKitabı okudu
Reklam
''Şimdilik tek çıkar yol Camdan dışarıyı izlemek...''
“Aslında yalnızca yaşadıkları anın tadını arttıracak kadar bir incelik, bir bağlılık, bir sevecenlik vardır insanlarda. Sürüler halinde ava çıkarlar. Çölü tarar, haykırarak dalarlar bozkıra. Düşenlere dönüp bakmazlar bile. Yüzlerinde alçıdan maskeler vardır.”
“Oteller insanı avutmaz. Hem de hiç. Kim bilir kaç kişi şu çengellere paltosunu asmıştır. Düşünüyordu da, sinekler bile başkalarının burunlarına konmuşlardır. Göze hemen çarpan temizlikse, temizlikten çok, çorak, soğuk, gerekli bir şeydi.”
“Hepimiz birer mahkum değil miydik? Geçenlerde çok iyi bir oyun okumuştu, oyundaki adam hücresinin duvarına bir şeyler çiziyordu, hayat da böyleydi işte. Boyuna duvara bir şeyler çiziyorduk.”
Reklam
“İnsan aşıkken, başkalarının kayıtsızlığı çok garibine gider.”
“Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..”
"Kendiminkinin ne tür bir günlük olmasını isterdim? Seyrekçe dokunmuş ama derbeder olmayan, aklıma geliveren ağırbaşlı, belirsiz, güzel her şeyi kucaklayacak kadar esnek.Onun eski, ağır bir masaya benzemesini isterdim ya da insanın gözden geçirmeden içine her türlü ıvır zıvırı tıkacağı, her şeyi alacak kadar geniş bir yolculuk çantasına. Bir iki yıl sonra geri dönmeyi, birikimin kendini düzene soktuğunu, arıttığını, kaynaştırdığını görmeyi isterdim, tıpkı böylesi tortuların gizemli biçimde kalıba dökülüşü, hayatımızın ışığını yansıtacak kadar saydam oluşu, ama yine de sanat yapıtının uzaklığıyla durağan, dengeli bileşikler olarak kalışı gibi."
"Ve benim içimde de dalga yükseliyor. Kabarıyor, sırtını büküyor. Bir kez daha yeni bir isteği, sürücüsünün önce mahmuzladığı sonra geri çektiği o gururlu at gibi altımda bir şeyin yükseldiğini ayırt ediyorum. Sen, üzerine binmiş sürdüğüm; şimdi bu kaldırım uzantısını eşeleyerek durduğumuzda bize yaklaşan hangi düşmanı seziyoruz? Ölüm o. Düşmanımız ölüm. Mızrağını kaldırmış, bir delikanlınınki gibi, Hindistan'da dörtnala at sürdüğünde Pervical'ınki gibi saçlarım arkaya uçuşarak üzerine atımı sürdüğüm ölüm o. Mahmuzları batırıyorum atıma. Senin üzerine atacağım kendimi, yenik düşmeden, boyun eğmeden. Ah. Ölüm!"
Reklam
"Düşünüyorum da bedenlerimiz çıplak gerçekte. Şöylece kaplanmışız düğmeli bez parçalarıyla ve bu kaldırımların altında kabuklar, kemikler, sessizlik var."
"Yüreğim katılaşıyor; çift ağızlı bir törpü iki yanımdan kemiriyor beni; bir yanımla onun yüceliğine tapıyorum; bir yanımla dağınıklığını hor görüyorum, ona böylesine üstün olan ben, onu kıskanıyorum."
"Kitaplarınızı istediğiniz kadar kapatıp kitleyin, ama benim aklımın özgürlüğüme vurabileceğiniz hiçbir kilit, hiçbir kapı ve hiçbir süngü yoktur."
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.