“ Keats ve Flaubert gibi dahi adamların katlanılmasını öylesine güç bulduğu kayıtsızlık, dünyanın kayıtsızlığı, kadın söz konusu olduğunda yerini saldırganlığa bırakıyordu. Dünya onlara dediği gibi. ‘İstiyorsan yaz; benim için fark etmez.’ demiyordu kadına. Dünya gülerek ‘Yazmak mı? Senin yazıların ne işe yarar ki?’ diyordu.”
Sayfa 63Kitabı okudu
“Fakat bir cadının suya daldırıldığını, bir kadının şeytanlar tarafından zapt edildiğini, bir kadının şifalı otlar sattığını veya hatta oldukça takdire şayan bir adamın annesinden bahsedildiğini okuduğumda, yitik bir romancının, bastırılmış bir şairin, suskun ve şöhretsiz bir Jane Austen’ın, yeteneği yüzünden çektiği işkence sebebiyle delirip bozkırda beynini patlatmış veya otobanların civarında temizlikçilik yapmış bir Emily Brontë’nin izini bulmuş olduğumuzu düşünürüm. Dahası, pek çok şiir yazıp da hiçbirinin altına imzasını atmayan Anon’un çoğunlukla kadın olduğu tahmininde bulunmaya cesaret edebilirim.”
Sayfa 59Kitabı okudu
Farklı cinslerin ve farklı niteliklerin birbirine karşı kışkırtılması, bütün bu üstünlük iddiaları ve üstünlük olmama yakıştırmaları, insanlığın 'taraflar' a bölünmüş olduğu ve bir tarafın diğer tarafı yenmek zorunda olduğu inancı, ya da bir kürsüye çıkıp da müdür beyin elinden gösterişli bir kupa almanın müthiş bir önem arz etmesi, olsa olsa insanlığın ilkokul dönemine yakışan şeylerdir. İnsanlar olgunlaştıkça 'taraflar'a, okul müdürlerine ya da gösterişli kupalara inanmaktan vazgeçerler.
“Böylece oldukça tuhaf, bileşke bir varlık ortaya çıkar. Bu kadın hayali olarak son derece önemlidir; pratikteyse tamamen önemsizdir. Şiir kitaplarında baştan sona yer alır; tarihteyse neredeyse yoktur. Kurgu edebiyatında krallarla fatihlerin hayatını yönetir; gerçekteyse ailesinin zorla yüzüğünü parmağına taktığı herhangi bir delikanlının kölesiydi. Edebiyatta en ilham dolu sözlerden, en derin düşüncelerden bazıları onun dudaklarından dökülür; gerçek hayattaysa doğru dürüst okuma yazma bilmiyordu ve kocasının malıydı.”
Sayfa 53Kitabı okudu
Belki de, sırf dişil olan bir zihnin yaratıcı olamayacağı gibi, sırf eril olan bir zihnin de yaratıcı olması mümkün değildir.
Amatör bir şekilde ruhun planını çizmeye koyuldum; bu plana göre her birimizin içinde biri eril biri dişil olmak üzere iki güç olacaktı ve erkeğin beyninde, eril güç dişile baskın olacaktı, kadının beyninde ise dişil güç erile... Huzurlu ve normal bir ruh hali, bu ikisi uyum içinde ve ruhsal açıdan işbirliği yaparak yan yana yaşayabildiğinde gerçekleşecekti.
Cinsiyet
..düşündüm. Bir cinsiyetin mensupları güven ve refah içerisindeyken diğer cinsiyetten olanların yoksulluk ve güvensizlik yaşadıklarını...
Sayfa 28 - Kapra yayınlarıKitabı okudu
