"sarı yaz! kat kat şafaklar
gördün dizelerde, sevdalar
gördün göçük bir dağ
gibi üstüste geldikçe
ben şairim: bir yeraltıyım ben
acıyım
kazdıkça
ve derine indikçe
siz kimbilir kaç gece
bir gülün ölümünü andınız"
"Bir delikanlının, insanların davranışlarına ve duygularına arkasından baktığı pembe tüller yırtıldığı için en güzel umutlarını, düşlerini kaybetmesi çok üzücü."
"Aşk odu evvel düşer maşuka ondan aşıka
Şem'i gör kim yanmadan yandırmadı pervaneyi."
"Aşk ateşi önce sevilene, ondan sevene düşer
Muma bak, önce kendisi yanmadan pervaneyi yakmadı."
"Bir çift marlinden birini yakaladığı günü hatırladı.
Erkek balık önce hep dişisine bırakırdı yemi; zokayı yutan balık dişisi, çılgıncasına, umutsuzluk içinde çırpınmaya başlamış, kısa zamanda yorulmuştu, bu arada erkeği hiç
ayrılmamıştı ondan, olta ipinin altından defalarca geçmiş, su yüzüne çıkan dişisinin çevresinde dönüp durmuştu. O
kadar yakındaydı ki, yaşlı adam, tırpan büyüklüğünde, tırpan biçiminde keskin kuyruğuyla ipi keseceğinden korkmuştu onun. Yaşlı adam, dişi balığı kancayla çekip rengi aynaların sırrına dönünceye kadar kafasına tokmakla vururken, sonra da çocuğun yardımıyla yukarı alırken, erkek balık sandalın yanından hiç ayrılmamıştı. Sonra, yaşlı adam
ipleri açıp zıpkını hazırlarken, dişisinin nerede olduğunu
görebilmek için sandalın yanında havaya sıçramıştı, göğsündeki o yüzgeçleri, o eflatun kanatlarını açıp, eflatun
çizgilerini göstererek derinlere dalmıştı sonra. Yaşlı adam hatırlıyordu, güzel bir balıktı, dişisinin yanında kalmıştı.
Başımdan geçen en hüzün verici olaydı bu, diye düşündü yaşlı adam. Çocuk da üzülmüştü, dişi balıktan özür dileyerek hemen kesmiştik onu."
"Ben bütün bu -belki de manasız- iç sıkıntılarından senin var olduğunu hatırlayarak sıyrılıyorum. Bir pınar, bir dağ suyu gibi dinlendiriyor, kandırıyorsun. Bu bakımdan gelmiş geçmiş âdemoğulları içinde şüphesiz en şanslı durumdayım. Nasıl kıvranıyor, gizliden gizli seviniyorum bilsen."