Her yolculuk kendi çizgileri içinde bir başka yolculuk gizler: sapılmayan dönemeç, unutulan açı.
Öz yaşamımın görünmez mürekkeple yazıldığını keşfettim, olgular arasında sıkışmış , bensiz uçmakta olduğunu. Tıpkı her gece pencereden fırlayıp dansa giden, her sabah eve giysileri yırtılmış , ayakkabıları aşınmış olarak dönen ve hiçbir şey hatırlamayan On iki Prenses gibi.
Reklam
Eski Yunanlılar gizli yaşamları için görünmez mürekkep kullanırlarmış. Sıradan bir mektup yazar, satır aralarına ise süt ile yazılmış başka bir mektup eklerlermiş. Kâğıt görünüşte son derece masummuş, sırrı bilen biri üstüne kömür tozu serpinceye kadar. Mektubun ne hakkında olduğunun önemi kalmazmış. Önemli olan, farkedilmeden içinden fırlayan hayatmış. Farkedilmeden...
Bir gece, benim vurduğum bir güvercini yiyorduk ki, kocam ayağa kalktı ve şöyle dedi: "İçinde yaban hayvanlarının yaşadığı kara bir kule var. Kulede ne kapı ne de pencere bulunuyor. Kimsenin girmesine, çıkmasına izin yok. Kulenin en tepesinde bir kafes var. Kafesin parmaklıkları kemikten. Bu kafesin içindeki tutsak ruh güneşi görmeye çalışıyor. O kule benim bedenim, kafes ise kafatasım. Rahatlamak için türkü çağıran ruh ise benim, kendim. Ama rahatlayamıyorum. Yapayalnızım. Öldür beni."
Sevilen'in çoğu kez seven'in hayallerinin bir vücut bulması olduğunu söylersem belki de sinik bir yaklaşım içinde olduğum savunulacaktır. Oysa belki de bu kadarı yeterlidir. Esin veren birinin olması yeterlidir. Hayaller değiştiğinde -ki değişirler, ki değişmek zorundadırlar- acı başlar. Büyülü kent birden yok olur ve siz yellerin kavurduğu çöllerin ortasında yapayalnız kalıverirsiniz. Sevdiğinize gelince... O sizi hiçbir zaman anlayamamıştır. İşin doğrusu, siz kendinizi hiçbir zaman anlayamamışınızdır.
Zamanın hiçbir anlamı yok bu yolculukta, uzamın, mekanın anlamı yok. Tüm zamanlarda varolunabilir, her mekanda bulunulabilir. İnsan aklı tek bir günde okyanusları sığ havuzlara dönüştürebilir. Doğduğu topraktan bir adım öteye gitmemiş kimi kişiler tüm dünyayı dolaşmışlardır. Düz çizgi üstünde sürdürülen bir yolculuk değildir bu, bir ileri bir geri gider, takvim tanımaz, gövdenin kırışıklıklarını, buruşukluklarını görmez. Benlik belli bir anda, belli bir mekanda kıstırılamaz; ama kimi kez, bir an ile bir mekanın kesiştiği bir noktada ve yalnızca orada, belki bir an için, benliğin bir kapıdan çıktığı görülebilir. Ve anında yok olur.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.