Türkler'in İslamlaşma süreci bir anda gerçekleşen ba­sit bir hadise olmayıp, siyasi, iktisadi. kültürel ve toplum­sal pek çok yönü olan; uzun bir süreçte ve geniş bir coğ­rafyada cereyan eden karmaşık bir hadisedir. Bu sebeple İslam'ın Türkler için bir din, medeniyet ve hayat tarzı hali­ne gelmesi.(Vll.) asırdan başlayarak (Xl.) asra ve hat­ta bazı konar göçer Türk boyları için (XVI.) asra kadar sürdü. Yerleşik hayata geçen veya yarı konar göçer hayat yaşayan Türk boyları ve kültür grupları arasında ise bu süreç nispeten farklı boyutlarda gelişti. Yerleşik hayata geçmiş olan Türkler, konar göçerlere kıyasla İslam'ı daha önce kabul ettiler
Mü'min Hanımlara Müjde...
Esmâ binti Yezîd (radıyallahu anha) Resûl-i Ekrem'in huzuruna giderek: -" Anam, babam sana feda olsun, ey Allah'ın Resûlü! Ben kadınlar tarafından gönderilen bir elçiyim. Allah Teâlâ seni bütün erkeklere ve kadınlara peygamber göndermiştir. Biz sana ve senin Rabbine iman ettik. Fakat biz kadınlar olarak, sizin evlerinizde kapanıp kalıyoruz. Sizin cinsî isteklerinizi tatmin ediyoruz. Erkekler ise cuma namazı kılmak, camilere ve cemaatlere gitmek, hastalara gidip hatır sormak, cenazelerde bulunmak, defalarca haccedebilmek, bunlardan daha faziletli olarakta Allah yolunda savaşıp cihad etmek gibi üstünlüklerle bizi geçmiş durumdasınız. Şurası da muhakkak ki erkek kısmı hac veya umreye gitmek, kâfirlerle savaşmak üzere evinden çıktığı zaman, mallarını biz koruyor, iplik eğirip elbiselerinizi dokuyor ve çocuklarınızı besliyoruz. O halde «biz kadınlar o hayırlı işlerin ecir ve sevabın da sizlere ortak olamaz mıyız?»"dedi. Doğrusu Esmâ binti Yezîd (Radıyallahu anha) çok güzel konuşmuştu, Efendimiz onu sonuna kadar dikkatle dinledikten sonra yanında bulunan sahabelere dönerek: -"Siz bir kadının dini konulardaki sorularını bundan daha güzel ifade ettiğini hiç duydunuz mu?" diye sordu. Sonra da Esmâ binti Yezîd (radıyallahu anha)/ya: -"Ey kadın! Şunu iyice anla ve seni gönderen hanımlara anlat ki, kadın kısmının kocası ile iyi geçinip onun hoşnutluğunu kazanması saydığın o değerli ibadetlerin hepsine denk olur" buyurdu. Esmâ binti Yezîd (radıyallahu anha) bu cevabı alınca çok sevindi ve "lâ ilâhe illallah"diyerek oradan ayrıldı. İbnu'l Esîr, Üsdü'l-Gâbe,Vll, 19; Mehmet Zihni, Meşahîrü'n-nisâ', l, 36
Sayfa 136 - Tahlil Yayınları (2. Cilt)Kitabı okudu
Reklam
gözlerine yazılmamış bir destan
bu şiirde iki göz var biri senin; biri onun Senin o karanlık, küf kokulu matem gözlerini terkediyorum biliyorum; saçlarının sarısı gözlerinin yeşiline karışmış biliyorum; sana benzemek için
Gözlerine yazılmamış bir destan ... yüreğimden fışkıran bir “ah” mıdır gözlerin beni benden koparan “eyvah” mıdır gözlerin Bu gözler, o aydınlık o güzel gözler değil yoksa yalancı mıdır, günah mıdır gözlerin ses midir, aynalarda çarpan kulaklarıma kürdili hicazkar mı, segah mıdır gözlerin Arif Bey’i Itri’yi ömür boyu inleten nihavend mi, sultan-ı
Ruhları barbar olanların gözleri ile kulakları kötü tanık­lardır. (Sextus Empiricus, Adversus Mathemoticos, Vll. 126)
Biyospeleoloji Biyolojinin önemli bir dalı
Ayvaköy Mağarasından, ilk defa İsveçli biospeleolog K. Lindberg'in Fransa'da neşrolunan (Annales de Spelfologie» Spelunca sfrie: III, Tome Vll -fascicule 1-1952 de «Türkiye Mağaralarında Yaşayan Hayvanlar» konulu yazısında bahsedilmektedir.
Reklam
63 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.