Öncelikle taze taze şunu söylemeliyim: Bu kitap bana gerçekten çok fazla duyguyu art arda yaşattı. Önce karakterlerin cesareti gönlümü canlandırdı, ardından korkunç derecede empati yapabildiğimiz olaylar sarstı ve üzdü, sonra da yaşananların gittiği yer beni bir hayli korkuttu. Ama en çok yaşattığı duygu inanılmaz bir zevkti çünkü böylesine bir konuyu böylesine bir temaya sokarak böylesine etkileyici ve akıcı bir şekilde anlatmak cidden bu eseri eşsiz kılıyor. Kitabın seyri tıpkı bir gökgürültüsü gibi; önce bir ışık veriyor, sonrasında çok sert bir gök gürültüsü, en sonundaysa ufak sakin ve korkunç bir gurlamayla bitiş. İnsanların varlığından beri süregelmiş en büyük korkularından biriyle benzetme yapmam ise sanırım bu kitap hakkında size genel bir fikir verecektir.
Tabi söz konusu Hayvan Çiftliği iken totalitarizme değinmemek de olmaz. Özellikle George Orwell denildiğinde akla gelen totalitarizm birnevi ismi konmamış bir diktatörlük manası taşıyor. Zaten anlam olarak incelendiğinde de "diktatörlükvari bir yönetim" olarak karşımıza çıkıyor. Bireylerin özgürlüklerini ve kişisel varlıklarını bir devlete tamamen emanet etmesini temsil ediyor bu sözcük, eserin anlattığı şey de tam olarak bu zaten. Hatta bunu öyle bir biçimde ele alarak anlatıyor ki, tek taraflı bir propaganda yapmak yerine iki birbirine zıt anlayışı eleştirip, hayvanlar üzerinden insanları kapsayan ironik örneklemeler kullanarak birbiriyle karşılaştırıyor.
Kısacası her ne kadar başlığında peri masalı yazsa da ve peri masalı olamayacak kadar korkutucu olup bunla ters düşse de şimdiye kadar okuduğum en harika kitaplardan biri.