Sıradan olayları anlatan bir kitap. Okurken zevk veriyor ama tadımlık gibi. Bir kadının hayatındaki çöküşlerin altından kalkışını anlatıyor, okurken onunla beraber üzülüp mutlu oldum. Beğenmediğim tek kısım kitapta direk olarak verilen hayat dersleri: Her bölümün sonunda hayatla ilgili bir cümle verilmiş. Ne kadar beğensem de bu dersleri kitaptan düşünerek çıkarmayı daha çok severim.
Tüm duygularını beraber yaşadığım, eleştirdiğim, sevdiğim, anlayamadığım karakterleriyle birlikte harika kurgulanmış ve biteceğini beklerken daha da devamı gelen bir senaryosuyla okunmayı gerçekten hak eden bir kitap. Dramatik olduğunu da söylemek gerek, kitaba değerini bu özelliği veriyor. Sonunu, sondaki belirsizliği sevdim, gerisi hayal gücümüze kalmış.
"Tüm hayatımın tek bir kelimeyle anlatılabilmesini istemiyorum. Bir hikâyeden ibaret olmasını. Bilinmeyen bir şey bulmak istiyorum, haritada olmayan bir yer gibi. Gerçek bir macera istiyorum."
Kitabı bitirdikten sonra "Bu neydi şimdi?" şeklinde kaldım. Normal bir kitap değil, rahatsız edici ve garip, sıradışı. "Yeraltı edebiyatı" denirken ne kast edildiğini anladım. Sıkıcı giden ve sonra gözlerinizi dört açıp sonunu getireceğiniz türden bir kitap.
Orhan Pamuk'un okuduğum ilk romanı. Çok gerçekçi, hayatın içinden bir kitap, ayrıca hayatın sadece bir ya da birkaç yönüne değil tüm yönlerine değiniyor. Yazarın kahramanın hayatını çok iyi yansıtmış olduğunu düşünüyorum, iyi kötü her şey abartısız ve eksiksiz bir şekilde verilmiş. Kitabın başında ve sonunda aile ağacının verilmesi ve aralarda olayların başka kahramanların gözünden anlatılması hoşuma gitti. Ayrıca kapak tasarımını da çok beğendiğimi söylemeliyim. Son olarak, İstanbul'a gittiği hâlde çok bilmeyen biri olarak İstanbul'un eski ve yeni hâlleri gözümde güzel canlandı, mekânlar çok iyi tasvir edilmiş diye düşünüyorum. Okunması gereken bir eser.