Hep dalgınım bugünlerde.
Saati cezveye koyup yumurta tutuyorum.
Bir gün takvime bakmasam yılı unutuyorum.
Aklım başıma gelmiyor, başıma çarpmadan dallar.
Yolda yürürken dalıp dalıp gidiyorum.
Nisan'a kaç var diyorum saati sorarken.
Hiç böyle olmamıştım.
Bilenlere sordum "aşk bu" dediler.
✒️Metin VURAL
Dune Mesihi | Frank Herbert
Kitap Açıklaması
Bir edebiyat klasiği olan, dünyanın en çok satan bilimkurgu serisi muhteşem Dune efsanesi, ikinci kitabı Dune Mesihi'yle macerasına devam ediyor. Paul Muad'dib, gezegenlerin hakimi, kutsal savaşın görkemli galibi, prensken devrimci olan bir lider, fanatik bir dini kardeşliğin mesihi…
Fremenlerin başına geçip Dune adıyla bilinen Arrakis gezegenini kontrol etmeye başlamakla kalmayıp evrenin hükümdarı olan Paul, çağlar süren bir düzene son vermiş, bir halkın kurtuluşu olmuş ve bir gezegenin en büyük ütopyasını gerçekleştirmeye ant içmiştir. Ancak zaferinden on iki yıl sonra, tüm bu güçlere sahip olmasının sebebi olan etkenler onun için bir tehlikeye dönüşür. Paul ise öngörülerine rağmen, felaket getireceğini düşündüğü geleceği değiştirmeye kararlıdır.
Dune MesihiFrank Herbert · Sarmal Yayınları · 20086,1bin okunma
Dune Çocukları 3 | Frank Herbert
Kitap Açıklaması
CTIPKI İNSAN HAYATI GİBİ, HER GEZEGENİN DE BİR BAŞLANGICI VE BİTİŞİ VARDIR.”
Paul’ün çöle gidişinin üzerinden dokuz sene geçmiş, çöl gezegeni artık yeşillenmeye başlamıştı. Baharat üretimi de giderek artıyordu. Bu değişimlerle beraber çöl terk ediliyor, kök salmış âdetlerden sapılıyordu. Baharatın sağladığı geleceği görme gücünden yoksun kalan Alia, İmparatorluk’u kaybetmemek adına elinden geleni yaparken, karşısında geçmişinden hesaba katmadığı rakipler bulacaktı. Çölün derinliklerinden çıkagelen Vaiz, Paul’ün dinine karşı vaazlar veriyordu. Unutulmayan kan davaları tekrar gün yüzüne çıkacaktı. Paul’ün ikizleri, II. Leto ve Ganimet ise İmparatorluk’un yeni mehdileri olarak yetiştirilmekteydi. Fakat onların da kendi planları vardı. Dune Çocukları, efsanesiyle uzlaşamayan bir gezegenin yörüngede kalma mücadelesi.
Dune'un ÇocuklarıFrank Herbert · Sarmal Yayınları · 20024,034 okunma
Yazmadım seni daha,
Sevmeye ayırdım tüm zamanları,
Ben düşünmeye başlayınca seni
-Ki bu bir önceki düşünmenin sonundan çok öncedir
İnan ki dağlar, taşlar, inan ki bulutlar, yağmur ve kar
Toprak su ve gökyüzü, güneş ay ve yıldızlar
Onlar da benimle birlikte
Ve onlar da benim kadar seni düşünürler…
Benim kadar diyemem ama
Yemin ederim onlar da seni özler…
Hep dalgınım bu günlerde
Saati cezveye koyup yumurta tutuyorum,
Bir gün takvime bakmasam yılı unutuyorum.
Aklım başıma gelmiyor, başıma çarpmadan dallar
Yolda yürürken dalıp dalıp gidiyorum.
Nisan’a kaç var diyorum saati sorarken.
Hiç böyle olmamıştım.
Bilenlere sordum; ‘aşk bu’ dediler!
Metin VURAL
Hep dalgınım bu günlerde,
Saati cezveye koyup yumurta tutuyorum.
Bir gün takvime bakmasam yıl unutuyorum
Aklım başıma gelmiyor, başıma çarpmadan dallar
Yolda yürürken dalıp dalıp gidiyorum.
Nisan'a kaç var diyorum saati sorarken,
Hiç böyle olmamıştım.
Bilenlere sordum; 'aşk bu' dediler!
- Metin Vural -
Yazarla tanışma kitabımdı. Dünyasını öyle çok beğendim ki, yazarla oturup kahve eşliğinde sohbet edebilme şansım olsaydı bu tarz bir his duyardım. Öyle sıcak ve öyle samimi bir dille duygu ve düşüncelerini aktarmış ki... Mutlaka okumalısınız. Kalbiniz sıcacık olacak
Yazmadım seni daha,
Sevmeye ayırdım tüm zamanları,
Yazmaya bu yüzden vaktim olmadı.
Ben düşünmeye başlayınca seni
-Ki bu bir önceki düşünmenin sonundan çok öncedir
İnan ki dağlar, taşlar, inan ki bulutlar, yağmur ve kar
Toprakla su ve gökyüzü, güneş ay ve yıldızlar
Onlar da benimle birlikte
Ve onlar da benim kadar seni düşünürler...
Hep dalgınım bu günlerde
Saati cezveye koyup yumurta tutuyorum,
Bir gün takvime bakmasam yılı unutuyorum.
Aklım başıma gelmiyor, başıma çarpmadan dallar
Yolda yürürken dalıp dalıp gidiyorum.
Nisan'a kaç var diyorum saati sorarken.
Hiç böyle olmamıştım.
Bilenlere sordum ; 'aşk bu' dediler.
Metin Vural
İnanılmaz gelebilir fakat daha 1914 yılında New York Times'ın editörü John Swinton da, medya kuruluşlarının en etkili mensuplarının gizli elit tarafından satın alındığını, bedenen ve ruhen onların hizmetinde bulunduklarını kabul etmişti. Amerikan Basın Birliği'nin bir yemeğinde konuşan Swinton şunları söylemişti:
"Amerika'da bağımsız basın diye bir şey yoktur. Aranızda dürüstçe fikirlerini açıklamaya cesaret edecek bir adam bulunmuyor. New York gazetecilerinin görevi yalan söylemek, paranın önünde diz çökmek ve ülkesini, milletini günlük ekmek parası için satmaktır. Bizler sahne gerisindeki zenginlerin maşaları ve köleleriyiz. Bizler birer kuklayız. Bu adamlar iplerimizi çekiyor, biz de dans ediyoruz. Zamanımız, yeteneklerimiz, yaşamlarımız ve tüm kapasitemiz bu adamların mülkü haline gelmiş. Bizler entelektüel fahişeleriz." (Texe Marrs, Dark Majesty, Uluslararası Güç Odakları, Timaş Yayınları, 2003, s.254)
"Atatürk milliyetçiliği kendi bölgesinde olduğu kadar, bütün dünyaya örnek olabilecek birtakım üstün nitelik örnekleri vermiştir. Birincisi, Avrupa'nın ırkçı rejimlerinden çok etkilendiği bir dönemde Atatürk milliyetçiliği kesinlikle ırkçı olmamıştır, ikincisi, Atatürk milliyetçiliği, yayılmacı bir milliyetçilik değildir. Kurtuluş Savaşı içinde amaçladığı sınırların ötesinde bir toprak istemi olmamıştır. Buna bağlı olarak, tam anlamıyla barışçı olmuştur. Atatürk milliyetçiliğinin barışçı politikasının bir uygulaması olan İkinci Dünya Savaşı dışında kalış, kimbilir kaç kuşak Türk genci için paha biçilmeyecek bir nimet olmuştur."
Aslında tüm bu yaşadıklarımıza, Anayasa Mahkemesinin "AKP laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline gelmiştir; ancak biraz para ödesin kapatılmasın" yolundaki aklın ve mantığın kabul etmeyeceği kararı sebep olmuştur.