Breuer, babasıyla satranç oynadığı zamanları düşünürken buldu
kendini. Hep aynı hatayı yapardı; bütün dikkatini saldırıya verir,
destekleyebileceğinden daha fazla sıkıştırır, bu arada savunma hattını
ihmal eder, babasının veziri de şimşek gibi gelip mat etmeye kalktığında
neye uğradığını şaşırırdı. Bu hayali kafasından sildi, ama aldığı dersi
aklında tutacaktı: Profesör Nietzsche’yi bir daha asla, ama asla hafife
almayacaktı.