Sinkronisice felsefi bir görüş değildir, entellektüel deneysel bir kavramdır. Söz konusu kavram, zorunlu bir ilkenin varlığını kabul eder. Buna özdekçilik ya da metafizik denilemez. Hiçbir ciddi araştırmacı, varolduğu gözlenen şeyin doğası ile gözleyenin, açıkçası ruhun doğasının bilinen, saptanmış nicelikler olduğunu ileri sürmez. Bilimin en son sonuçları, bir yandan uzam ile zaman, öte yandan nedensellik ile sinkronisite ile tanımlanan bir tek varlık olduğu düşüncesine yaklaştıkça yaklaşıyor. Bu düşüncenin özdekçilikle ilgisi yoktur. Tersine, bu düşünce, gözleyenle gözlenen arasındaki tür farkını ortadan kaldırır. Bu durumda sonuç, bir varlık birliği olacaktır. Bunun yeni bir kavramsal dille -W. Pauli'nin dediği gibi "yansız bir dil"- anlatılması gerek.
Kara Delikler
Chandrasekhar Hindistan'dan başladığı yolculuğu sırasında tüm yakıtını tükettikten sonra kendi kütleçekimine karşı direnmeye devam edebilen bir yıldızın ne kadar büyük olabileceği sorusuna cevap oluşturur. Bu fikir şöyleydi: Yıldız küçüldükçe madde parçacıkları birbirine çok yakın hale gelir ve Pauli'nin dışarlama ilkesine göre her biri oldukça farklı hızlara sahip olur. Bu, madde parçacıklarının birbirlerinden uzaklaşmalarını ve dolayısıyla yıldızın genişleme eğiliminde olmasını sağlar.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Geodeziya mühəndisinə lazım olan cümlə
Pauli qadağası prisipinə əsasən: iki eyni hissəcik eyni vəziyyətdə mövcud ola ,daha doğrusu-onların qeyri-müəyyənlik prinsipinə görə alacaqları koordinat və sürət -eyni dəqiqliklə üst-üstə düşə bilməz.
Sayfa 100Kitabı okudu
Chandrasekhar, bir yıldızın yakıtını kullanıp bitirdikten sonra kendi çekimi ile çökmeden ayakta durabilmesi için ne büyüklükte olması gerektiğini hesaplamaya çalıştı. Düşüncesi şuydu, yıldız küçülünce madde parçacıkları birbirlerine çok yaklaşırlar ve Pauli dışlama ilkesine göre, madde parçacıklarının hızları birbirlerinden çok farklı olmalıdır. Bu da parçacıkları birbirinden uzaklaştırır ve yıldızı genleştirmeye çalışır. Şu halde yıldız, yaşamının daha önceki döneminde kütlesel çekimi ısı ile dengelediği gibi, kütlesel çekimi bu kez dışlama ilkesinden doğan itimle dengeleyerek kendini sabit bir çapta tutabilir. Fakat, Chandrasektar, dışlama ilkesinin de sağlayabileceği itimin bir sınırı olacağının farkına vardı. Görelilik kuramı, yıldızın içindeki madde parçacıklarının hızları arasındaki farkı, ışık hızıyla sınırlıyordu. Bu demektir ki, yıldız yoğunlaşınca dışlama ilkesinin neden olduğu itim, kütlesel çekimden az olacaktı.
Sayfa 95 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Pauli'nin dışarlama ilkesi iki benzer parçacığın aynı durumda var olamayacağını söyler; diğer bir deyişle bu parçacıklar belirsizlik ilkesinin verdiği sınırlar içerisinde hem aynı konuma hem de aynı hıza sahip olamazlar.
Sayfa 95 - Alfa BilimKitabı okudu
Pauli Dışarlama İlkesi,
Chandrasekhar, dışarlama ilkesinin Chandrasekhar sınırından daha kütleli bir yıldızın çökmesini durduramayacağını gösterdi; ancak böylesi bir yıldıza ne olacağını anlamaya ilişkin problem genel göreliliğe göre ilkin genç bir Amerikalı Robert Oppenheimer tarafından 1939 yılında çözüldü. Oysa Oppenheimer'in çözümü çağının teleskoplarıyla tespit edilebilir gözlemsel herhangi bir sonuç olmadığını ileri sürüyordu. Daha sonra İkinci Dünya Savaşı patlak verdi ve Oppenheimer atom bombası projesiyle yakinen ilgilenmeye başladı. Savaştan sonra kütleçekimsel çöküş problemi, pek çok bilim insanı atom ve atom çekirdeği ölçeğinde neler olduğuna kafa yormaya başladığı için büyük oranda unutuldu. Gelgelelim 1960'larda astronomi ve kozmolojinin büyük ölçekli problemlerine ilgi modern teknolojinin uygulamalarıyla ortaya konan astronomik gözlemlerin sayısı ve ölçeğindeki büyük bir artışla yeniden canlandı. Oppenheimer'in çalışması böylelikle yeniden keşfedildi ve pek çok bilim insanı tarafından genişletildi.
Sayfa 116 - 6 - Kara DeliklerKitabı okudu
Reklam
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.