Kübra

Kübra

Kübra

, is currently reading
%24 (41/168)
Sade
SadeEge Erim
7.2/10 · 725 reads
Reklam
En büyük yatırımı giysilere değil, kendinize yapın!
Sadece gündelik hayatlarımızın değil, dünyanın gidişatı da gösteriyor ki sorgulamadan kabul ettiğimiz doğrular, belki de sandığımız kadar doğru değil..

Reader Follow Recommendations

See All
Kübra

Kübra

, started reading a book
Büyük İslam İlmihali
Büyük İslam İlmihaliÖmer Nasuhi Bilmen
9.5/10 · 1,358 reads
Bir yerde Allah bizzat kendisi Hz. Peygambere sorulan soruya cevap veriyor: وإذا سألك عبادي عني فإني قريب أجيب دعوة الداع إذا دعان فليستجيبوا لي وليؤمنوا بي لعلهم يولدون "Kullarım sana benden soruyorlar. Ben onlara çok yakınım." Bu ayette "Deki..." ifadesi yok. Yani Allah, kendisine yapılacak duada hiçbir aracı kabul etmiyor. Doğrudan benden isteyin, aracılara gerek yok. Ne Peygamber ne birtakım salih zatlar ne de hocalar aracı olsun.
Sayfa 20
Reklam
Duanın Yasası Neydi?
Harpten bir önceki geceydi. Peygamber Efendimiz, kendisi için yapılan gölgelikte idi. Bütün gecesini Kadir-i Zülcelâle ibadetle geçirmişti. Arkasından Rabb-i Rahimine ellerine açarak kâinatı ağlatacak kadar hazin, arz ve semaya gözyaşı döktürecek kadar tesirli şu duâsını yaptı: "Allah'ım! Bize güç ve kuvvet ver. Kureyşliler savaş
Sayfa 15
1000 kişiye karşı 300 kişi..
Mekkeli müşrikler 1000 kişilik bir orduyla Bedir'e geliyorlar, 700 develeri vardı. Yaklaşık 100 de atları var ve müşriklerin tamamı teçhizatlı. Müslümanlarda ise yaklaşık 60 kişinin zırhı vardı. Geri kalan mücahitlerin ise zırhları da yoktu. Müslümanlar, zırhsız bir şekilde savaşa katılıyordu. Ne demektir bu? Bunun anlamı, ölümüne savaşa gidiyorlar ve Allah'ın davası için hayatlarını ortaya koymuşlar, demektir. Zırhsız savaşa katılmak demek Allah için ölüme gitmek demektir. Bu fedakârlıklarından dolayı Allah, Bedir ashabının günahlarını bağışlamıştır. Bedir ashabının, sahabe arasında çok özel bir yeri vardır. Neden? Çünkü ölümü göze ala ala, korkudan ölüm baygınlığı geçirmeden cihad meydanına çıkmışlardır. Münafıklar, savaş emrini, kıtal emrini duyunca ölüm baygınlığı geçiriyorlardı. Halbuki daha önce bazıları bir savaş olsa da cihada katılsak, diyorlardı. Ama savaş emredilince ölüm baygınlığı geçirdiler. Gözleri dönmeye başladı. Ama Mü'minler, yiğitler, adam gibi adamlar, mücahitler ölümü göze alarak Bedir'e gittiler. Allah da onlara Bedir'de yardımlarını ve zaferi gönderdi.
Sayfa 13
Kübra tekrar paylaştı.
"Sevdiklerinize gül verin, gülünüz yoksa gülüverin!"
Sayfa 36 - Dorlion yayınları
Kur'ân neden geldi?
Kur'ân, Allah'a kul olmak isteyenlere ortam hazırlamak, adaleti yeryüzünde hâkim kılmak, birtakım zulüm ve istibdat rejimlerini ortadan kaldırmak için gelmiştir. İslâm'ın ana hedeflerinden birisi de budur. Bir mütefekkirin dediği gibi "Eğer İslâm hükmetmiyorsa o İslâm değildir. Müslüman hükmetmiyorsa o da Müslüman değildir." Yani Kur'ân; bireysel, ailevi ve sosyal hayata hükmetmek için gelen bir kitaptır.
Sayfa 9
Kur'ân'ın hedefi ne?
Mekke'de yapılan cihadın en büyüğü Kur'ân ile yapılan cihattır. Ayetteki به ifadesi Kur'ân'a işaret etmektedir. Tabii ki her zaman Kur'ân'ı anlamaya çalışacağız. Kur'ân üzerinde çalışacağız ve Kur'ân'ı hayata hakim kılma mücadelesi vereceğiz. İslâm'ın hedefi sadece Kur'ân ayetlerini oturup
Sayfa 8
Reklam
"Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, O'nun âyetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Râblerine tevekkül ederler." Enfal (2/75) Bu, insanın Allah'ın ayetlerini her tasdik edişinde ve onlara her boyun eğişinde imanının arttığı anlamına gelir. Şüphe yok ki, arzularına, düşüncelerine, görüşlerine, teorilerine, alışkanlıklarına, çıkarlarına, zevklerine, rahatına, hislerine ve arkadaşlarına aykırı olsa bile, kişi her ne zaman Allah'ın Kitabı'na ve Hz. Peygamber'in (s.a.) sünnetine boyun eğer ve teslim olursa imanı artar ve güçlenir. Çünkü o, öğretileri değiştirme yerine, Allah'ın emirlerine ve Hz. Peygamber'in (s.a.) talimatlarına göre kendisini değiştirmekte ve onları kendisine rehber olarak kabul etmektedir. Bunun aksine, eğer bir mü'min bunları kabulde tereddüt gösterirse, imanı azalmaya ve yok olmaya başlar. Bu da, imanın büyüyüp gelişmeyen ve bir konumda donup kalan bir yapıda olmadığını; bilakis gelişme ve gerilemeye müsait bir yapıda olduğunu gösterir. Hakk'ın her inkâr edilişi onun niteliğini düşürür, her kabul ve tasdik de onu geliştirir. Fakat hakkı kabul etme bakımından insanların hak ve dereceleri söz konusu olduğunda, tüm Müslümanlar aynı konumdadırlar. İslâm toplumunda imanların derecesine bakılmaksızın tüm Müslümanlar aynı hak ve zorunluluklara sahip olacaklardı. Aynı şekilde, İslâm'ı reddetme bakımından derecelerine bakılmaksızın, tüm kafirler ya zımmî, ya müttefik, ya da muhârib olacaklardı.
Sayfa 153 - Enfal Suresi
Kervan veya Kureyş
Hz. Peygamber (s.a.) bu büyük kararı verdiğinde, tüm ensâr ve muhacirleri topladı ve hiçbir şeyi gizlemeksizin tüm meseleyi onlara anlattı: "Allah size iki şeyden biriyle karşılaşmayı va'detti; kuzeyden gelen kervan veya güneyden gelen Kureyş ordusu. Hangisine saldırmak istiyorsunuz?" Oradakilerin çoğu kervana saldırmak
Sayfa 147 - Enfal Suresi
Biat sırasında Yesribli delegelerin en genci olan Esad bin Zürâre (r.a.) ayağa kalktı ve şöyle dedi: "Ey Yesribliler! Beni dinleyin ve meseleyi etraflıca düşünün. Biz O'nu Allah'ın rasûlü olarak kabul edip geldik; ama tüm Arabistan'ın düşmanlığını üzerimize çekeceğimizi de bilmeliyiz. Çünkü O'nu Yesrib'e
Sayfa 138 - Enfal Suresi
İnsanın asıl amacının ve ondan büyük kazanç bekleme gereken gayelerin en yücesi olanının, Allah'ın rızasını elde etmek olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla Allah, onu kutsi alanına dâvet edip kendi ülfet abasıyla örter, cehennem ve kendi gazabınin azabından uzaklaştırır. Bu gayeyi amaç edinen insanın önüne her birinin kendisine has hususları ve imtiyazları olan iki yol çıkar. Bu iki yoldan dilediğini yolda ilerler: Birincisi: Doğru olan tasavvufun yolu. Bu yolun ana hatları, samimiyet, amel ve kalbi mahlûkatın iyi veya kötü meşgalelerinden alıkoymak şeklinde sıralanabilir. Bu yol daha yakın ve daha selimdir. İkincisi: Tâlim ve irşad yolu. Bu yol ihlas ve amel yönünden birincisiyle aynı, insanların arasına karışmak, topluluklarının arasına karışmak, onların halleriyle ilgilenmek ve hastalıklarına deva bulmak yönünden ise ondan ayrılır. Allah dininde, en üstün yol budur. Nitekim Kuran-ı Azim de bu yola davet etmiş, Resul-i Kerim de bu yolun faziletini seslenmiştir. Birincisini geçtikten sonra pek çok yararından ve faziletlerinin azametinden dolayı ikincisi bende daha ağır bastı. Çünkü öğrenim görmüş ve bir şeyi idrak etmiş olana ikinci yol daha vaciptir ve daha güzeldir. "(dini ilimlerde iyice derinleşsinler) soydaşları kendilerine döndüğünde onlara uyarıda bulunabilsinler diye. Umulur ki dikkatli olurlar." (Tevbe, 9/22)
Sayfa 94 - Kompozisyon KonusuKitabı okuyor
72 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.