Postmodern
içindekiler ve sunuş
......
Postmodernlik "üstanlatılar" döneminin sonuna gelindiğini; insan, doğa ve Tanrı'ya dair evrensel bir tarih kurgusunun tehlikeli bir yanılsamadan ibaret olduğunu ve modernliğin adeta bir karabasan hâline gelerek kültür, sanat ve düşüncenin üzerine çöktüğünü
Bireyselliği ve kişilerin yaşama sevincini her bakımdan yok etmek ve her yerde yetkililerin otoritelerini güçlendirmek suretiyle Kalvencilik, egemenliğine giren bütün uluslar içinde, hizmette kusur etmeyen, mütevazı ve sabırlı, çoğunluğa uyan, mükemmel memur, yani ideal vasat insan tipini canlı bir biçimde yaratmıştır. Ve kapitalizm üzerine ünlü araştırmasında Weber, haklı olarak, hiçbir unsurun, endüstrileşmeye Kalvenci öğretinin mutlak itaati gibi bir zemin oluşturmadığını ileri sürer; zira daha okuldan başlayarak kitleler, din yoluyla eşit katmanlar içinde yer almaya ve mekanikleşmeye hazır olarak yetiştirilir. Ve halkın içine yerleşen bu kesin düzen, her zaman bir devletin dışa dönük askerî, vurucu gücünü arttırır. Hollanda'nın, ardından İngiltere'nin o muhteşem, sert, katı, dirençli ve özverili denizcilerinin sömürgeci nesillerinin yeni kıtalar fethedip sömürgeler kurmaları aslında bu püriten kökenden kaynaklanır ve bu fikri köken, döner, yeni baştan, yaratıcı bir biçimde Amerikan karakterini belirler; bütün bu uluslar, dünya siyaseti açısından başarılarının çoğunu, St. Pierre Katedrali'nin bu Picardie'li vaizin katı eğitimciliğine borçludur.
1.kısım
Hayatın anlamı nedir?" sorusu hakiki bir soru mu yoksa yalnızca hakiki gibi görünen bir soru mudur?
Tanrı, stratejik bir amaçla dünyayı yaratmış göksel bir mühendis değildir. O, dünyayı yalnızca kendi memnuniyeti ve yaratma hazzı uyarınca yaratmış bir sanatçıdır.
Philosophical Investigations" gibi bir çalışmada
16 Kasım 1933’te, Heidegger, Baumgarten'dan habersizce, Göttingen'deki Nazi profesörlerinin başkanı olan Dr. Vogel'e meşum bir mektup yazdı:
"Aile arkaplanı ve entellektüel yönelimiyle Dr. Baumgarten, Max Weber etrafındaki liberal-demokratik entelektüellerin Heibelberg çevresinden gelir. Burada kaldığı sürece, bir Nasyonal
Bu çalışma ilk olarak 1905'te yayımlanmıştır. O zamandan bu yana çalışmam üzerine yayımlanmış çok sayıda yazı arasında, en geniş kapsamlı üç eleştiri şunlardır: Felix Rachfahl'ın "Kalvinizm ve Kapitalizm" yazısı (1909), benim buna yanıtım, "Kapitalizmin 'Ruhu' İçin Karşı-Eleştiri" (1910), yine buna Rachfahl'ın yanıtı, "Yeniden Kalvinizm ve Kapitalizm" (1910) ve en son benim "Karşı-Eleştirel Sonsöz"üm (1910). Rachfahl ile yürüttüğümüz, biraz da kaçınılmazca kısır kalan tartışmadan, bu basımda, " Karşı-Eleştiri"mde belirttiğim bazı açıklamalar dışında metne hiçbir şey almadım. Bunların gelecekte de ortaya çıkabileceği düşünülebilecek yanlış anlamalara engel olacağını umuyorum.
Diğer ikisi Werner Sombart'ın "Burjuva" (1910) ve Lujo Brentano'nun "Çağdaş Kapitalizmin Başlangıçları" adlı kitaplarında (1916) yer alan eleştirilerdir. Bunlara, yeri geldikçe özel notlarla aşağıda değiniyorum.
Tarihçiler, kapitalizm ile Protestanlık arasındaki ilişki üzerine tartışmaya büyük zaman harcamışlardır. Sosyolog (ve Alman milliyetçisi) Max Weber'den etkilenen bir okul, Protestanlık değerlerinin, bu sözde Protestan 'ruhu'nun nereden geldiğini açıklamadan, kapitalizmi yarattığını iddia etmiştir. Başka okullar, ilk Protestanların pek çoğunun kapitalist olmadığına ve Almanya'daki en sağlam Protestan bölgeler arasında 'ikinci serfliği' yaşayanların bulunmasına bakarak ikisi arasında hiçbir bağlantı olmadığını iddia etmişlerdir.
Puanım 3/5 (%60/100)
Kitabın düzenini aslında çok sevdim. Tocqueville, Weber ve Adorno'nun Amerika gözlemlerini anlatıyor Offe ve bunu şöyle yapıyor; A) Avrupa geleceğini Amerika'da görüyor. B) Amerika sahneye geç kaldı ve Avrupa'nın geçtiği adımlardan geçecek. Bunları da A1-A2 ve B1-B2 olarak ayırıyor yani bu bakış açılarının olumlu ve olumsuz yanları şeklinde. En sonda da kendi düşüncelerinden bahsediyor. Bu okumayı kolaylaştırmış olsa da arka plan bilginiz yoksa anlamakta zorlanacağınız bir kitap olmuş. Bir de ben Türkçe çevirisini sevmedim. Terminoloji zaten çok garip çevrilmişti onun yanında direkt farklı anlama gelecek şekilde çeviriler de vardı. Zaten o yüzden İngilizcesi ile eş zamanlı okumuş oldum. Bilsem orijinal dili olan Almanca'da okurdum. Yine de güzel bir kaynak, yüksek lisans dersimde çalıştık.
Örneğin Marx'ın Kapital'de Protestanlık ile kapitalizm arasındaki ilişkiyle ilgili birkaç saptaması, sanırım genelde ideolojinin toplumsal temeli probleminden, özelde ise dinsel ortodoks görüşlerin doğasından dolayı hem en ve yoğun ilgi duymayı hak eden bir konuydu.
Bu saptamalar, Marksist etkinin ortodoks tarih yazımına kuşku götürmez biçimde girişinin ilk örneklerinden birisine; Sombart, Weber, Troeltsch ve diğerlerinin çeşitli varyasyonlarını sahneleyecekleri ünlü temaya kaynaklık edecekti. Bu tartışma hâlâ sona ermiş değildir.
İnanışlar arasında şöyle bir karşılaştırma aklıma geldi: İslam'da görüş ayrılıkları ve mezhepler "güç ve iktidar" çerçevesinde şekillenirken Hristiyanlıkta "para ve sermaye" üzerine şekilleniyor.
Kitap 5 bölümden oluşuyor
1- Giriş
2- Alexis de Tocqueville
3- Max Weber
4- Theodor W. Adorno
5- 21. Yüzyılda ABD
Giriş bölümünde, okuyacağımız 3 yazar hakkında kısa bilgilere ve kitabın içeriğine değinilmiş.
2. Bölümde, Yardımcı Yargıç Alexis de Tocqueville'in Fransız Adalet Bakanlığı'ndan ABD'de bir inceleme gezisi yapmak için
Weber’in yaklaşımının Marx ile ilişkisine dair bir diğer görüş ise onun Marx’a fazla karşı çıkmaktan çok onun yaklaşımını tamamlamaya çalıştığı yönündedir. Bu şekilde yorumlandığında, onun din üzerine çalışmaları, sadece ekonomik etkenlerin fikirleri etkilediğini değil, aynı zamanda fikirlerin de maddi/ekonomik yapıları etkilediğini gösterme çabası olarak değerlendirilebilir. (Max Weber (1864-1920))
Kültür Sosyolojisi, Sosyoloji, Ataaof
[...] Heidegger modernliğin şartları üzerine ekseriya kara kara düşünmesine karşın Weber'in kötümserliğini paylaşmadığı gibi hâlihazır durumu münferit insan öznelerin tavır ve değerlerindeki tarihi bir kaymanın sonucu olarak da görmez.