Dahası
belki de aldatıcıdır çiçeklerin dinginliği.
Ama neden
acı veriyoruz
kendimize dünyamızı algılamak için böylesi parçalanmak?
Yoksa inanmalı mıyız
yeniden doğmak için acı çekmemiz gerektiğine?
güzellik bir kabuktur
denizden çıkartılmış
zaferle hüküm sürmüştür orada
aşk ikna edinceye dek onu
istiridyeler ve
aslanpençeleri
oyulmuştur
ezgisine çekilen dalgaların
ölümsüz vurgular
yinelenir taa ki
kulak ve göz yatıncaya
dek birlikte aynı yatakta
“ Etim taşa dönüştü. Ben
dayandım yasıma. Sağnağı
dökülen taçyapraklarım dindi. Koy
parmağını bu granitin üstüne. Ben
çok arzulanmıştım ve okşanmıştım
pek çok sevgilice ama etim
pörsüdü hızla ve yüreğim
yetinmedi hiç. Ellerini koy
granitin üstüne bir sevgili koyar gibi
elini uyluğa ve üstüne
yuvarlak memelerine yanında yatanın,
artık çürümeyeceğim,
artık attım üstümden gizliliği, artık
yürüdüm çırılçıplak caddede,
artık dağıttım ağır güzelliğimi
pazar yerlerinde.
İşte du ru yoru m başım dik ve
yanan bir yürekle, heyecanla bekliyorum
senin okşamalarını, kim olursan ol,
çünkü granit daha dirençli değildir
benim apaçık aşkımdan, koşar aralarınızda!
Ben ölüm önünde gururla duruyorum! Ben
süre gelenim! Yıllarla karşı koymaktan
yıpranmışım!”
Çocuklar için simge kavramdan daha kolay anlaşılabilir bir şeydir. Ünlü çocuk doktoru William Carlos Williams da böyle düşünüyordu. İnsan büyüdükçe kavramları algılaması kolaylaşır ve simgeleri şairlere bırakırız.
Man has survived hitherto Because he was too ignorant to know how to
realize his wishes.
Now that he can realize them, he must either change them or perish.
William Carlos Williams (1883-1963)