Bedeninize ve kalbinize ilişen her kalp ağrısı ve ıstırap, sizi kulağınızdan çekerek Vaadedilen Yer'e götürür. Rabbimiz sizi, yönden ve yandan münezzeh O Yer'e, gerisin geriye çekmek için, her yönden dert yollar.
(The Sufî Path of Love: The Spiritiual Teachings of Rumî, William C. Chittick)
Sayfa 253 - The Sufî Path of Love: The Spiritiual Teachings of Rumî, William C. ChittickKitabı okudu
Eğer seni müşâhededen ötürü can zarara girecekse,
O canın zararını da cân ü gönülden satın almak gerekir.
Sayfa 211
Âdem'e "İn" dendi, Muhammed Mustafâ'ya (s.a.v.) "Çık" Ey Âdem! Yeryüzüne in ki toprak âlemi senin sultanlığının celâline âit heybetle kurulsun.Ey Muhammed ( s.a.v.)! Semâya çık ki bütün feleklerin zirvesi senin müşâhedenin cemâli ile bezensin.
Sayfa 201
Ey civanmert! "Âdem isyan etti" ( Tâhâ 20:121)den bir kadeh zehir yaptılar. Hemen arkasından da lutuf panzehirini [ tiryâk] gönderdiler:" Benden size bir hidayet gelirse "( Bakara2:38).
"Bir eli sımsıkı kapalı, diğeriyse alabildiğine açık."
Bir avuç toprak parçası olan Âdem'in mübârek başına mücevherlerle bezenmiş öyle efendilik [ siyâdet] taçları taktılar ki eğer ona "O gerçekten çok zâlim ve cahildir"( Ahzâb 33: 72) hükmünün yamalı hırkasını giydirip de onu " Âdem isyan etti"nin düğmeleriyle iliklememiş olsalardı çok şeyden korkulurdu.
Ne muazzam bir iş!O, rabliğinin sırlarını akılların anka kuşunun vehim kanatlarının ulaşamayacağı yerlerde âşikâr etti. O, bir avuç toprağı kudretinin kemâli avucuna alıp içindeki varlık nemi kuruyuncaya dek kırk yıl boyunca kendi nazarının güneşi altında tuttu. Sonra melekût âleminin meleklerine şöyle dedi: Yedi kat göğün ötesindeki bu emsalsiz sûretin ve latif kisvenin kapısına gidin ve onun eşiğini öpün.
" Onun önünde secdeye kapanın " ( Hicr 15:29).
Sayfa 162
"Allah'la uyum içinde yaşamadıkça âlemle uyum içinde yaşayamayız."
#William Chittick
Ey Cebrâil, İblis secde etmedi. Sen nasıl habercilik görevini kabul ettin ?Cebrâil şöyle cevap verdi:
“ Ben çamurun sûretini değil, sînenin hususiyetini gördüm.
Sem’ânî
Sayfa 167Kitabı okudu
Eğer bir kişinin düşünme kapasitesi varsa, evet, düşünmek onun için bir mecburiyettir. Ancak, Allah ne düşünecekleri konusunda doğrudan bir mecburiyet getirmemiştir.
Dostluğun bir nişanı da dostun her halükarda dost ile birlikte olmasıdır, sevinçte de kederde de aynı havayı soluması, onunla hemdem olmasıdır. Hz. Peygamber hicret ettiğinde sahabesinin de onunla birlikte hicret ettiğini görmez misin?
"Rahman, Ku r'an'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı öğretti." (Rahman 55:1-4) ayetlerinin tefsirinde Meybudi bu konuyu şöyle ele alır:
Hocaların öğretmeye [ta'lim], üstadların belletmeye [telkin] ve hafızların da derslerine devam ermeye çabalamaları hep vesiledir, asıl öğretici Allahtır. Birisi bir şey öğrettiğinde gerçekte öğreten O' dur. Birisi aydınlandığında gerçekte aydınlatan O' dur. Birisi yandığında gerçekte yakan O' dur. Bir şey yapıldığında gerçekte yapan O' dur.
Adem sevgiye layık olmak için, yalnızca lutuf ve cemali değil bütün ilahi isimleri ve sıfatları fiile getirmek zorundaydı. O, cennette cema lin, rahmetin ve lutfun ferahlığı içerisindeydi fakat bunlar Allah'ın hakikatinin her ne kadar baskın tarafı olsalar da yalnızca bir yönünü temsil etmekteydiler. Diğer yönünü bilmek için Adem' in cenneti terk etmesi, gazap ve kahır ile yüzleşmesi gerekmekteydi. Bunun en kes tirme yolu ise emre itaatsizlik etmekti.
Aşkı terennüm edenin ne acayip sazı, sesi vardır.
Her yaptığı nağmenin başka bir yere götüren yolu vardır.
Alem asla boş kalmasın aşıkların feryadından!
Onun hoş ahengi ve ferahlık veren edası vardır.
Hafiz-ı Şirazi
Bir sûfi önermesi:
“Vücûd,askerleriyle tenezzül eder.”
Sayfa 122Kitabı okudu
Modernite,modern öncesi zamanlarda irfâni seviyede gerçekleşmiş şeyin gerçek önemini takdir edebilecek kaynaklardan genel mânâda yoksun durumda. Bu yoksunluğu sebebi basitçe şu ki, modernite,bütün kainatı içine alan doğru dürüst bir fizikötesi anlayışla mânevî/ruhânî bir antropoloji ortaya koymaya muvaffak olamamıştır.
Sayfa 94Kitabı okudu
Varoluşun gözle görülür sıradüzeninin doruğunda, insanlar her bir ilahi ismi, tezâhür ettirebilecek bir güce sahiptirler.
Allah, İnsan-ı Kâmil'de, Rahmet, Bağışlayıcılık, Gazab, Büyüklük, Hayat Vericilik, Öldürücülük gibi isimlerinden tek bir tanesi ile tecelli etmez; O, Kendi Öz Varlığı ve Zâtî Gerçekliğinin gerektirdiği tarzda tüm isimleriyle zâhir olur.