Anadolu köylerinden birinde öğretmen olan Zehra'nın öğrencileri için elinden gelen her şeyi yapmasını lakin kötü davranış sergileyen öğrencilere acımamasının nedenini konu edinmiş bu kitap, Zehra'nın gerçekleri öğrenmesiyle ve pişmanlık duymasıyla sona eriyor. Daha fazla bir şey söylemek istemiyorum,spoiler vermemek için.
Kitabın dili oldukça akıcıydı, hiç sıkılmadım. Reşat Nuri Güntekin'in yazmış olduğu Çalıkuşu adlı romanı daha önce okumuştum ve beğenmiştim. Ama bu kitabı daha çok sevdim.
Reşat Nuri Güntekin, Mürşit Efendi'nin duygularını,yaşamış olduğu zorlukların onda bıraktığı tesiri öyle aksettirdi ki. Kitabın yarısına geldiğimde gözyaşlarım teker teker düşüyordu zar zor engel olmaya çalışıyordum ama kitabın sonunda maalesef engel olamadım. Kolay ağlayan bir insan da değilim oysaki.
Türk edebiyatına hak ettiği değerin verilmediğini düşünüyorum. Halbuki o kadar güzeller ki. Lütfen daha çok Türk edebiyatından okuyalım, kendi yazarlarımıza sahip çıkalım.
BEN DEĞİLDİM
Bir akşamüstü pencerenden bakıyordun
Ağır ağır, yollara inen karanlığa.
Bana benzeyen biri geçti evinin önünden.
Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya..
O geçen ben değildim.
Bir gece, yatağında uyuyordun..
Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya.
Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan,
Ve karanlıklar içindeydi odan..
Seni gören ben değildim.
Ben çok uzaktaydım o zaman,
Gözlerin kavuştu ağlamaya, sebebsiz ağlamaya.
Artık beni düşünmeye başladığından
Bıraktın kendini aşk içinde yaşamaya..
Bunu bilen ben değildim.
Bir kitap okuyordun, dalgın..
İçinde insanlar seviyor, ya da ölüyorlardı.
Genç bir adamı öldürdüler romanda.
Korktun, bütün yininle ağlamaya başladın..
O ölen ben değildim.
"Zavallı köylü çocuğu! Sen,iki üvey ananın yavrususun. Biri demin seni döven anandır,öbürü de seni her gün döven,doğduğun günden beri,her gün döven yurdundur. İkisinin acısı arasında,böyle kavrulup gitmişsin."