itiraf etmeli ki Paul gibi ben de kendi varoluşumu bir kere daha abartmıştım, yani gözümde büyütmüştüm, yani en uç noktasına kadar giderek sömürmüştüm. Paul gibi ben de bütün imkânlarımı sonuna kadar zorlamıştım, kendime ve her şeye karşı benimsediğim, Paul'u günü gelip yıkan ve Paul'u olduğu gibi, günü gelince beni de yıkacak olan o hastalıklı aldırışsızlıkla her şeyi her türlü imkânın ötesinde zorlamıştım.
kendime bile katlanamıyorum, vızırdanıp duran, bir şeyler yazan koca bir sürüye nasıl katlanayım. edebiyattan kaçınıyorum elimden geldiğince, çünkü elimden geldiğince kendimden kaçınıyorum.
"Umutsuz uyanıyor, bu umutsuzluğu yenmeye çalışıyor, öğleye doğru da yeniyordum. Öğleden sonra umutsuzluk yeniden bastırıyor, akşama doğru tekrar kayboluyor, gece uyandığımda tabii büyük bir aldırışsızlıkla gene gelip çatıyordu."