Ters köşe bir roman okumak isterseniz, #AyçiçeğiTarlalarınaBetonDökülürken 'e mutlaka şans vermenizi şiddetle öneririm ;) Çünkü; enteresan bir şekilde Nuri Bilge Ceylan filmleri gibi başlayıp, Wulf Dorn ya da Tess Gerritsen'in psikolojik travmalı karakterlerinin yarattığı hislerle sona varıyorsunuz...
Kitabı BKM'den sipariş etmiştim. Mucize eseri ;) bir buçuk günde elimde oldu, sanki bu bir işaretti ve kitabı sadece bir günde okudum.
Romanın konusu arka kapağında kısa özetle mevcut olsa da benim eklemek istediklerim var.
Baş karakterimiz Halil, sancılı geçen bir askerlik döneminden sonra köyüne, ailesine ve ayçiçeğine benzettiği eşi Havva'ya geri döner. (Ayçiçeği tabirinin inceliğini ancak okurken kavrayabiliyorsunuz...) Ve döner dönmez ailesinden darbeyi yer; babası tüm mal varlığını abisi Hikmet'e devretmiştir...
Halil, çaresiz ve aciz kaldığı bu durum yüzünden Havva'yı da alıp, köyünden ayrılıp, Çerkezköy'e doğru gurbete çıkar. Sonra bir alışma, yardımlaşma, tanışma, ev ve iş arama mücadelesi başlar... Buraya kadar anlattığım kısım, yazarın kalemi sebebiyle çok güzel işlenmişti. Nuri Bilge Ceylan benzetmem tam da bu sebeptendi.
Hikayenin sonrasına okuyarak vakıf olabilirsiniz. Çünkü, anlatımın gücü olayı çok başka sınırlara taşıdı. Analizleri ve psikolojik geçişleri çok iyi işlenmişti. Ve belirtmek isterim ki diyalogların kalitesi enfesti.
Çok beğendim. Karakterlerin tanıdık işlenişi, Halil ile Havva'nın o saf ve nahif aşkı, sonrasında başa gelenler... Biraz zaman geçtikten sonra yeniden okumayı istediğim kitaplar arasında yerini aldı...