Adem cenneten kovulduğunda ona sordular nasılsın diye "İyiyim" dedi
oysa iyi değildi pişmandı kendisine yalan söyledi bizde ondan öğrendik iyi olmadığımızda da "iyiyim" demeyi içimizdekilere yalan söylemeyi...
Üzgünüm dedi
Gel göz yaşından öperim dedim
Ben korkuyorum insanlardan dedi
Gel elinden tutar bir çocuğun başını okşarız dedim
Sevilmek istiyorum dedi
Saçının teli her yere düştüğünde alır üç kere öperim dedim
Ben güvenmek istiyorum dedi
Mezarı iki kişilik yaparız dedim
Ya ben vaz geçersem dedi
Olsun elimi cebime koyar çocukluğuma yürürüm dedim...
durup dururken babam aklıma geldi açtım fotoğraflarını öylece baktım bir hüzün sardı kaburgalarımı yıllar ne çabuk geçiyormuş meğer. Ben daha bir gün bile sarılamamışım ona zaten sarılmakta yokmuş bizim coğrafyada yeşile çalan gözlerimi ondan çalmışım bir teşekkür bile edemedim hem teşekkür etmek yok bizim oralarda üzüntü sevgini acını mutluluğunu içinde yaşayacaksın buna mecbursun çünkü öyle yazılmış toprağında. ben seni sevdiğimi sanmıştım oysa ben anneme onu sevdiğimi söyleyemedim ben sana sımsıkı sarılmak istiyordum çünkü babama hiç sarılamamıştım sende eksik olan duygularımı arıyordum fark etmemişim...
seni okuyorum, Avesta'yı.!!
satır arasında sen, virgülden sonra sen
güzelliğin kaç ayete dolanmış bir bilsen
ırak'tan İran'a bir kervan ile gidiyorum
yol üzerinde bir meclis 'susuyorlar'
adını fısıldadım ayağa kalktılar
şehnameyi elime aldım seni ortaya da yazmışlar
artık inandım bütün şaiirler seni tanıyorlar
sen çok
ve ben kadınım! elinde Kur'an ile defalarca bedenime dokundu,boynunda birde muska vardı. bilmiyorum hangi ayeti okumuş..
ve ben kadınım hemde dokuz yaşındayım
orta Doğu'da senin dinin yayılsın diye
benim bedenim savaş ganimeti oluyor..
bir kez daha lânet ettim ve bir kez daha
sönmüştü coğrafyamın üzerinde Umut fısıltısı.
Ahirette adaletin yerini bulması için mi
bütün bunlar.!! istemem adalet
bedenim pazarda satılmak için yaratılmadı
ben inandıkça üzerime kurşun yağmurları yağdı..
yastığım taş yorganım yıldızlar oldu
ben kadınım çünkü ben dokuz yaşındayım
çirkin falanda değilim göz yaşlarımı silmedim daha...
biraz sesi açtı.Bir zamanlar Erivan radyosunun vaz gecilmezi olan, kim olduğu bilinmeyen dengbejin dilinden çıkan ses yüreği birazda olsa sevmiş her delikanlı için bir aşiret kavgasında sıkılan kör kurşun gibi acı verici bir şeydi. kararı kesindi tütün içecekti; tütün içen biri sevdiğini de tabakasının içinde saklarımış ama bir türlü aşkı için hüzünlenemedi galiba biri tarihin takviminden pek çok yaprak koparmış 21. yüzyıl Ahh!!! en olmadık zaman dilimi.!! sen ağlarken kim bilir o kimin kolları arasında bir ten merhameti bekliyordur.. müziği kapattı tütünü sarmadı biraz küfür etti sadece...
derin bir nefes aldı ve tüm benliği ile boşluğa doğru bağırdı,gözlerinden süzülen yaşlar ruhunu ıslatmıştı sanırım, ben dedi
ben:
nefret ediyorum buralardan iki tütün yaprağı ve bir kertenkelenin sevgisine sarılmasam yemin ederim kadehimi gök yüzüne kaldıracam.!!! insanların yaptıklarını yaptırma lütfen bana..
dedi "güzelim duyduğuma göre sen şeyh ve hocaların peşinde geziyorsun", "Allah'ın yukarıda yazmadığı Kader aşağıda şeyh ve hocaların kağıtları ile değişmez..."
'""ŞAKİRO'''''
Sonra ben o karanlığın içinde kendimi Nuh'un gemisinde buluyorum aman tanrım ne kadar çirkin kadın varsa hepsini gemiye bindirmişler
Seni arıyorum yoksun...